Çokça yorumlar yaparsanız memnun olurum ballarım. 🌻🌻🌻
Buza düşen güneş ışınlarının fersiz dengesizliğinin aynı bedenime sirayet ettiğinde midemde coşkun bir bunaltı meydana geldi.
Şeytani bir öfke darmadağınık ruhumun her zerresini dilinin ucuyla yalayarak kirli olanı daha da kirletiyordu...
Sancak'ın beni getirdiği şu hal kabulüme sığmayacak iğrentili kirli bir haldi.
Tartışmamızın üzerinden beş dakikadan fazla geçmiş, süngüsü yerlere inmiş Sancak'ın peşinden kız kardeşi gitmek istesede babası kendidinin gitmesinin daha iyi olacağını söyleyerek oğlunun peşi sıra kendi bahçelerine geçmişti. Feride teyze ve kızı Ayşe tartışmadan sonra annemin ısrarıyla bizim bahçeye geldiler.
"Nasılsınız Fatma?" dedi Feride teyze gülümsemesine gizlediği mahcubiyetiyle. Onlarda bölesi bir durumu beklemediklerinden untancı dudak kıvrımlarında gizleniyordu.
"İyiyiz Feride çok şükür. Kaç yıldır şöyle esaslıca gelip kalamamıştık geçen sene nasib olmadı bu sene inşallah bir sıkıntı olmadan kalırız. Siz nasılsınız?"
Oturduğumuz çardakta hemen yanımda oturan İlber abi az önce kavgaya edecekmiş kişi kendisi değilmiş gibi sakin ve oldukça dostça oturuyordu. Onun bu beyefendi tavırları beden ölçülerine tam oturuyor, mert kişiliğini gözler önüne seriyordu.
"Biz de nasıl olalım aynıyız işte. Yazları hep buradayız."
Annem sessizce annesinin yanında oturan Ayşe'ye, "Sen nasılsın Ayşe? Bitti mi okul?" dedi. Kavgayı unutmak unutturmak için çabalayan haliyle.
"Bitti bitmesinede Fatma teyze şimdi de iş bulmak mesele. Bitmeseydi daha iyiydi yani benim için." Konuşurken kıvrık duran dudaklarından sebep yukarı çıkan yanakları iri gözlerini azıcıkta olsa ufaltıyor, renkli yanakları güneşte daha da parlıyordu.
"Ne okumuştun?" Bu soruyu soran ne ben, ne annem, ne teyzemdi. Soru bizzat İlber abinin o erkeksi sesinden döküldü masaya.
"Okul öncesi öğretmeniyim," dedi sonra kendini düzeltmek ister gibi "Yani atanabilirsem ya da vicdansız olmayan özel bir kurumla anlaşabilirsem öyle olacağım."
İlber abi dikkatle dinlediği Ayşe'nin suratına bakmaktan çekinmeden, "Çok zor bu kadar mezun veren bir bölüme atanabilmen," dedi ve oturduğu sandalyeden doğruldu. "Gülseli kalan fideleri indirelim mi? Arabanın içinde ziyan olacaklar."
"Olur indirelim."
Arabanın arkasındaki fideleri hızlı adımlarla arka bahçeye taşıdık. Tam annemlerin yanına geri dönecekken kolunu omzuma attı gözlerini kısarak bana bakarken.
"Korktun mu?"
"Sancak sinirli biridir. Geçen seneden tanıyorum. Onun avanak bağırtısı beni korkutmaz." Feride teyze duyupta üzülmesin diye mırıl mırıl konuştum.
"Bana pek sinirli biri gibi gelmedi ama," dedi beni şaşakalmışlığın orta yerinde bırakırken. "Öfke problemi olan bir insan tuttuğu yakayı kolay kolay bırakamaz Gülseli. Bana daha çok kızmış biri gibi geldi. Tabii bu seni kovabileceği anlamına gelmiyor."
Harika bir gözlemci, harika bir insandı tek kelimeyle. Sancak ile olan tartışmayı istese kolayca kavgaya taşıyabilir, ortalığın tozunu dumanına katarken birçok gözyaşının katili olabilirdi.
"Geçen sene buraya gelmiştim biliyorsun. Bahçeyi ekmiştim. Annemin kolunun kırıldığını duyuncada bahçeyi sökmeye fırsat bulamadan dönmeme kızmıştır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül KOZASI
Non-Fiction"Demez mi anası, topallığına bakmadan benim kızıma göz koymuş diye? Der. Bu konuyu bir daha açma anne." ****** "Seni yaktım, kül ettim ruhumda; ama yine bana senin kokun geldi. Meğer ben seni küle çevirirken, ruhum iradesizce kokunu saklamış," dedi...