Gül KOZASI

33. Bölüm

Hellöööğğğğ kızlar.

Nasılsınız? Umarım hepiniz çok iyisinizdir.

Bölümü gece mi yayınlasam yoksa sabahı beklesem mi derken karar verdim sabaha size minik bir sürpriz yapmaya. Umarım keyif alarak okursunuz.

Bu bölüm Sancak ve Gülseli arasında oluşan diyaloglardan oluştuğundan ve azıcık aksiyon olduğundan sevdim ben. Umarım sizlerde seversiniz.

26.07.2022 de yayınlanmıştır.

750 yorum 900 🌟 sınırımız olsun.

Bölümün burcu Aslan oldu bu arada. Yengeçler ve oğlaklardan özür dilerim :) İlk firemizi oğlaklarda sonrakini yengeçte verdik. İnşallah bundan sonra eksiksiz devam ederiz.

Tüm yengeçlerin ve Aslanların doğum günleri kutlu olsun ❤.

🏳🏳🏳🏳🏳🏳🏳🏳🏳🏳

Ona yaklaşırken kordan bir ateşe tutuyordum sanki dudaklarımı kızıl dudaklarındaki nefesi yudumluyordum her saniye. Sancak'ın gözlerime bakan gözleri kısıldı. "Hadi," dedi kızıl renkli dudaklarını oynatarak. Elinin tekini enseme, diğerini yüzüme kondurdu. Kalbim bedenimin her yerinde atıyordu. Öyle garip hissettiriyordu ki onu öpecek olmak beynimde bir yerlerde onaylanmış olması her durumda çekilmeme neden oluyordu zaten. Kurumuş dudaklarımı dudaklarına yaklaştırıp bir kez öptüm. Sonra dudaklarımızı hiç birbirinden ayırmadan içiçe geçirdik. Filmlerde gözüktüğü gibi değildi. Tepedeki öpüşündeki gibi sertte değildi bu defa. Yumuşaktı. Ensemde olan eliyle bizi birbirimize yaklaştırırken yanağımdaki eliyle yüzümü okşuyordu. Soluklarının sıklaştığını duyuyordum. Gözlerimi kapattım. Onunda gözleri kapanmıştı. Yüzümdeki elini boynuma indirdi. Parmakları tenimi tararken dokunduğu heryer karıncalanıyordu. Sancak'ın dudakları bir anda durunca gözlerimi araladım. Dudaklarını dudaklarımdan uzaklaştıp boğuk bir sesle konuşmaya başladı. "Bugün konuşalım herkesle Gül Kozası. Beni, sana dokunduğum için gece pişmanlıkla uyutma."

"Konuşacağım," dedim kararlılıkla çıkan sesimle. Dudağından bana doğru esen nefesi ıslak dudaklarıma çarpıyordu usul usul. Ondan ayrı kalmak istemiyordu artık hücrelerim. Gözlerime odaklanmış gözleri kısıktı muhtemelen o da benim gibi gülümsüyordu. "Kapıyı niye kilitlemedin?" dedi anın büyüsünü kaçırmadan yine kısık sesiyle.

"Bilmem," dedim hiç bu durumu umursamadığımı farkederek. "Odama kimse girmez demiştin bana."

"Kimse girmez ama seni öperken birinin kapıyı açma ihtimalini düşünmek istemiyorum," dedi alnı alnıma dayalı vaziyette dururken. "Beni öpmüyorsun şu anda," dedim bunu neden söylediğimi bilmeyerek. Alnı alnıma yaslı duran Sancak'ın yeniden dudakları kıvrıldı. Ellerini belime yerleştirerek yatağın ortasına çekti bedenimi. Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırıp tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı ben ne olduğunu anlayamadan ve yataktan doğruldu. Siyah pantolunu ve ona taktığı kemerinden başka hiçbir şey yoktu üzerinde. Arkasını bana döndüğünde sırtının bazı noktalarını kaplayan yanık izleri onu bir gladyatör gibi gösteriyordu. Birçok kez gücünü ispat etmiş bir savaşçının ete kemiğe bürünmüş hali gibiydi tavırları; özgüveninden zerre eksilmemişti yaşadıkları. Kapının üst kısmı buzlu camdı aslında bu tür kapılar salon kapısı olarak satılıyordu ama bu kapıda tuhaf bir biçimsizlik vardı camın durduğu alanda korkuç denecek büyüklükte silikon kalıntıları vardı. Sancak kapının kilidini tek hamlede çevirip kusursuz gözüken sırtını bu defa kapıya çevirerek yeniden yatağa doğru yürüdü. Sol dizini yatağa yasladığı gibi dizlerimin altından geçirdiği koluyla bedeni biraz aşağıya çekip kollarıni omuzlarımın iki yanına koyarak tepedeki kadar şiddetli bir istekle dudaklarımızı birleştirdi. Başıyla başıma uyguladığı baskıya dayanamayarak başım benden izinsizce aldığı yastığıma düştü. Dudaklarımız birbirine hırsla tutunuyordu. Ara ara birbirine çarpan dişlerimizin sesi kulağıma gelsede en çok öpüşürken çıkardığımız sesler dolduruyordu odayı. Aralanmış dudaklarımın içine giren diliyle şoka uğradım. Öyle tuhaf, reddedilemez bir histi ki. Ne yapacağımı bilemez halde tüm hareketlerim durdu. Sancak dudaklarımın içinde duran dilini şaşkın şaşkın bakan suratımdan sebep  çekip yeniden tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu.