12. Bölüm

20.3K 1.2K 199
                                    

Bu bölüm Ayşem'e ithafen paylaşılıyor  (öpüyorum seni böcük Aysece_)

Halam ile tartıştığımız günün üzerinden saatler, günler ve aylar geçti. Koskoca bir kışı İstanbul'un buhran yüklü omuzlarında, ruhumun kayıp diyarında sessiz bir arayışın bağrında geçirdim. Babama olan özlemin ruhumun ilmeklerini söküyor, her ilmeğin içinden ufak toz tanecikleri irislerimin içine doluyor ve canıma kastedercesine can yakıyordu.

Babasızlığımın acısını bana durmaksızın hissettiren halamdan işittiğim bedduanın ta kendisiydi. Ruhu cehennemin korlu ırmaklarında haşlanmaktan olsa gerek dilide halalığını yitirerek şeytani bir lezzette hareket etmeye başlamıştı iyiden iyiye.

Ama bugün sevgili halamdan ve İstanbul'un yük kokan bağrından canım memleketim Kastamonu'ya gidecektik İlber abi, annem, teyzem ve ben. İçimde yanan özlem hiç değilse atamın toprağına doya doya dokunduğunda hafifleyecekti.

"Gülseli," dedi İlber abi "Yolculukta benim uyumamam gerekiyor. Saçmalayabildiğin kadar saçmala olur mu? Annem uyumam der onuncu dakikada uyuklar."

"Çok mu çalıştın gece? İstersen biraz uyu öyle çıkalım abi."

"Şehrin içini geçelim sonra sen kullanırsın, bende uyurum biraz." Geniş omuzlarına tam oturan ve teninin tam aksini savunan beyaz tişört giymiş, kan çanağı olan gözleriyle elindeki dosyaları inceliyordu hiç yorulmamış gibi. Onu tanıdığımdan bu yana hep çok fazla çalışan, disiplinli ama tüm bunlara inat hoş sohbet sahibi, iyi espirili, olgun bir adamdı. Kazandığı paradan ziyade kazandığı itibarın gerçekliğinin hep daha hakiki olduğunu düşünen bir adamdı.

'Kalbimin inanmadığı hiçbir davayı beynim mantıklı bulsa bile kabul etmiyorum,' demişti. Bu sözü bile ona duyduğum saygıyı son derece arttırıyordu.

Annemin yolculuğu yürüyecekmişiz gibi hazırladığı piknik sepetini katiyyen elinden bırakmıyordu. Kız kardeşiyle uzun uzun sohbet ettikten sonra bize duyurmadan kendi aralarında yeniden yorumladıklarını biliyordum. Geçen onca aydaki tek tesellim annemin neşesinin babamdan sonra ilk kez gayet yerinde oluşuydu.

"Yeliz," dedi annem kız kardeşine. "Yol tutuyordu önceden seni, hala tutuyor mu?"

"İyi hatırlattın abla, eczaneye uğrasak fena olmaz. Buradan Kastamonu'ya gidene kadar pestilim çıkar."

Bu defa baba ocağına tek gitmiyor olmanın verdiği cesaret çok başkaydı. Geçen yıl tek gitmenin etkisiyle kaslarımın her biri kilitlenmiş, üzerine Sancak ile olan tartışmalar eklenince iliklerim zincirlenerek can vermişlerdi. Ruhumu ele geçiren tutsaklıktan firarı figan etmek için neleri feda etmezdim. Cennetin bana kapanan kıyılarından nasiplenmek hep uzaklara kilitli kalmış seviçlerin tohumlarıydı.

Topraklarım sevince susamıştı.

Topraklarım sevilmeye tutukluydu.

Uzun süren yolculuk boyunca aracı dönüşümlü olarak İlber abiyle kullanmış, uyuklamamak için sohbet ederek tüm yolu arka koltukta uyuklayan annelerimizle tüketmiştik. Kastamonu, canım memleketim. Mis gibi doğası, yemyeşil ağaçları, gökanayı süsleyen kırlangıçları, bahçesine çapa yapan köylüleri, koyunları koruyan Sivas kangalları, incecik bedeniyle bir tazı ve çokça köpeğin olduğu sürüyü zapteden çobanıyla her şey geçen yılı andırıyordu.

"Annemle teyzeme uyudunuz mu desek kesinlikle uyumadıklarını iddaa ederler degil mi?" dedim gülerek. Toprak yoldan çıkıpta kendi evimizin önüne geldiğimde.

"Dua et ki horlamıyorlar," dedi iki gamzesini göstererek. "Babam olsaydı 'Yeliz horlar, ben horlamam,' derdi."

"Bazen Avukat olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum abi."

Gül KOZASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin