1.Bölüm

74.2K 1.8K 650
                                    

     Başlama tarihi atın anı kalsın. 😍😍😍

        Cehennemin korlu ırmaklarıyla yıkanan ruhların cennetten kovulduklarını duymuştum. Peki fani olan dünyada acıyla sevişenler neyin bedelini ödüyordu?

Adem'den kalma acılarımı Havva'nın parmaklarına bırakışım babamın kaybıyla başlamıştı. Koskoca beş yıl boyunca insanlıktan çıkmışçasına çalışarak hayatta kalma savaşı veriyordum. Yumuşak yatağıma değen sırtımdaki kaburga kemiklerim günlerin yorgunluğunu nevresimime kusmak ister gibi öğürüyordu ince bir sarsıntıyla. Bedenimin yitik ferine inat İstanbul'un nemli oksijenini solumaktan iğrenen ciğerlerime bir nefes daha çekerek feri hayli yerinde olan gözlerimi açtım, bedenimi doğrulttum yataktan. Bugün başka, bambaşka bir sabah olacaktı kuyudan sarkan gecelerime. Kalbimdeki gürültülü şölenin nedeni gayet netti, bugün karşı komşumuzun oğlunu askerden döndükten sonra ilk kez görecektim. Zemine vuran ayaklarımın gürültülü çığlığına annemin "Gülseli," demeleri eklendi.

Hayatın tüm acımasız darbeleri kasıklarımdan ciğerlerime dek yol aldığında henüz yirmi yaşında sokakta çekirdek çitleyen nazlı bir genç kızdım. Ruhumun derin kahkalarının dinişi, Havva'nın cennetten kovuluşu kadar ani olmuştu. Babam marangozhanede mobilya cilalarken kaderin keskin makası hayatını, hayatımızı dehşetli bir senaryoyla kopararak çalmıştı.

Bir iblis doğdu o gün zihnimde. Zihnimin harabelerini işgal eden, topraklarımı yağmalayan, tenimi ürperten o iblis beni çaresizce itivermişti o karanlık boşluğa...

Babasızdım.

Beni herkes anlamaz!

Beni, ancak benim gibi karanlık bataklığın lotusları anlar.

Hüsranı gebe bilen irislerim, ruhumu görmeyene güzelken, ruhumun fersizliğini bilenlere çirkindi. Hayattan zevk almadan yaşayanlara ne deniyorsa oydum belki.

"Gülseli." Mutfak tezgahına çarpan kaşığın, lavabonun içine dökülen suyun, demlenmek için birbirinden ayrılan çaydanlık ve demliğin sesleri duyuluyordu mutfaktan.

"Efendim anne."

"Kahvaltıyı hazırlayalım kızım." Beş koca yıldır doğru düzgün izin almadan çalışmak genç kızlığımı unutturmuştu ama bunu anneme belli etmemem gerektiğini bilecek kadar şeyler de yaşatmıştı hayat.

"Peki."

Annem babamla kaçarak evlendiğinden kendi ailesiyle o günden beri hiç konuşmamışlar. Babam öldükten sonra da en yakın akrabamız babamın kız kardeşi çok dedikodulu, fitne, fesat Şengül halam kalmıştı bizi karanlık kuyulara her daim iten. Annem saygıda kusur etmemeye çalışsa da babamın ölümünden bile annemi sorumlu tutmayı kendine görev edinmiş, her lafında yakıcı bir yan bulundurmayıda ihmal etmemişti bunca zaman. Bazan cehennem zebanilerinin dünyaya azap etmek için indirildiklerine inanıyordum halamın dilindeki kelimelerin nefretiyle burun buruna geldikçe. Baba tarafından dedemin halası ve babamın kuzenleriylede görüşüyorduk. Yani ben göremesem bile kuzenlerini uzun zamandır çok yoğun çalıştığım için annem görüyordu. Annemle beraber hiç bitmeyen ev işleriyle meşkul olduktan sonra bu kadar zaman izlemeyemediğim çizgi filmlerimden birini açarak televizyonun karşısına oturdum. Biraz olsun çocuk olmaya ihtiyacım vardı. Sorumluluklarından arınmış bir çocuk.

"Kızım," Babamın ölümünden sonra hem yetim, hem öksüz, hem dul bir kadındı annem. "Ben halana kadar gidip geleceğim." Annemi durdurup gitmemesini sağlasam nafile çaba olacaktı. Halam bir yolunu bulup zehri şerbet yerine sunacaktı acımasızca.

"Tamam Fatma hanım."

"Yemek yapıver bir de kızım, halan şimdi kal falan der hiç çekemem onun laflarını."

Gül KOZASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin