Physical

2.3K 316 114
                                    

"Hadi Minho, hızlı ol." Yatakta biraz daha konuşmuş ardından ablasının gelip verdiği abartılı tepki ile hızla yataktan kalkmıştık. Birden gelişi basılmışız hissiyatı verse de ablasının şaşkınlığı görülmeye değerdi.

Ablasının bir süre bizi sinirli bir şekilde izlemesinin ardından Minho kahvaltı hazırlamaya başladı. Öylece oturmuş ve onu izlerken bir yandan da ablasının söylenmelerini dinliyordum. İkimizde suçlu çocuklar gibiydik ve bu durum hoşuma gitmişti.

"Kim o?" Zil sesinden gelen sesin ardından Hye ablanın gerginlikle kapıya gitmesini seyrettim bir süre. Zaten kimin geldiğini bildiğimden bende gerilmiştim.

"Nerede o it?" Yanlış olmasın; o it benim.

"Hoş geldin Wonwoo hyungcuğum." Wonwoo hyungunda baskın yapar gibi girmesiyle kendimi asker duruşu yaparken bulmuştum.

"Hoş mu gelmişim? Kim diyor bunu?"

"Hoş geldin, hoş geldin. Gel otur şöyle ayakta kalma." Arkasına geçerek omuzlarından itmiş ve oturmasını sağlamıştım. Ardından konuşmasına izin vermeden omuzlarına masaj yapmaya başladım.

"Geç bu numaralar Jisung bey. Neredesin sen ha? Aklım çıktı ya sabah sabah. Niye haber vermiyorsun bana, niye?"

Ellerimi iterken konuşmaya başlamıştı. Hızla ayağa kalkıp karşıma geçtiğinde o sinirli suratını görmemek için başımı eğdim. Wonwoo hyungu sinirli görmeyi gerçekten de hiç sevmiyordum.

"Gece korktuğu için gelmiş, niye bu kadar bağırıyorsun?" Sesin geldiği yöne, Minho'ya döndüm. Benimle beraber, ablası ve Wonwoo hyung da dönmüştü.

"Niye bana haber vermediğini soruyorum izninle." Wonwo hyung ve Minho bu cevap üzerine bakışmaya başladığında araya girme ihtiyacında bulundum.

"Hyung, gece birden kendimi burada buldum. Bir türlü uyuyamıyordum ve aklım sadece Minho'daydı. O saatte seni rahatsız etmek istemedim. Erkenden dönerim diyordum ama kaldı işte böyle." Sonlara doğru sesim kısılmış ve başım eğilmişti. Sevmiyordum Wonwoo hyungun bana kızmasını.

"Bunu sonra konuşacağız Jisung, tamam mı?"

Başımı hızla sallayıp üzerine atlamıştım ki, kollarımdan tutup beni geriye çekmesi ile hala sinirli olduğunu anlayıp kendim geri çekildim. Çok sinirli kalamazdı, bunu bilmek beni rahatlatıyordu.

"Otur Wonwoo, kahvaltı edelim sonra beraber geçeriz şirkete."

Hye ablanın dediğini ikiletmeden yapan hyungumun ardından masaya kalan yiyecekleri indirmiş ve bizde oturmuştuk.

Minho kadar özlediğim bir şey varsa, o da yemekleriydi ve elimden geldiğince, diyetim izin verdiğince, yemiş, tıka basa doymuştum.

Masada nasıl davranacağımız hakkında konuştuk. Minho ile her ne kadar eski sevgililik günlerine dönmemiş olsak da, yakındık ve bu yakınlığı kimsenin bilmemesi gerekiyordu.

Hye ablanın dediği üzerine yakın davranmamız demek o çocuğun ve bizim yaşamımızı tehlikeye atıyordu. Minho ve ablasının evli imajlarının bozulması, dedikodulara maruz kalması istedikleri bir şey değildi ve benle Minho'nun beraber sahnede durmamızın ardından sonra bile bir ton yakıştırma tweeti, haberler, konuşmalar çıkıyordu. İşte bu yüzden her zamankinden daha uzak durmalıydık.

"Hatta şey mi yapsak, bana bir sevgili ayarlayalım." Bu dediğimin üzerine herkes şaşkınca bana döndüğünde içtiğim su boğazımda kalır gibi olmuştu.

"Ne saçmalıyorsun sen?" Minho'nun dediğine kesinlikle katılmıyordum, bence saçma değildi.

"Bence mantıklı." Ablası bana hak verdiğinde uzanıp beşlik çakmıştım, ardından Wonwoo hyung da hak verse de Minho'nun suratı hala beş karıştı.

Only You/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin