"Beraber"

2.8K 339 193
                                        

Minho ve ablasının anlattıkları üzerine kimse hiçbir şey diyememişti. Sessizce kollarım arasında ki bedeni hissetmiş, gözlerimi ablasından bir an olsun bile ayıramamıştım.

Üzülüyordum; bize, bana, Minho'ya ve Shin Hye ablaya olanlara. Dünya herkese eşit davranmıyordu işte. Bazılarına hiçbir şekilde acımayan dünya, diğerlerini pamuklara sarıp büyütüyordu. Dünyanın tadına belki de sadece kötüler varıyordu.

Uzun sessizliğimizi bölen ses ablasından gelmişti. Geç olduğunu söyleyip kalkmak istediğini hiçbir şey diyemeden kollarımı Minho'dan çektim. Ona kal diyemezdim veya konuşup oyalayamazdım.

--------3. Kişi Bakış Açısı İle-------

Minho üzerinden çekilen kollar ile küçüğüne döndü. Derin bir iç çekip onu bekleyen ablasına karşı başını sallamış ardından ayağa kalkmıştı.

Üstünü başını düzelttikten sonra kendisi ile getirdiği ufak tefek eşyaları da toplamış ve ablasını takip etmişti. Wonwoo ve Jisung önlerindeki ikiliyi usulca takip etmiş ardından uğurlamışlardı. Tabi giderlerken Jisung ikisine de sıkıca sarıldı, bu artık beraber bir yola çıkmış olduklarının sessiz anlaşması gibiydi.

İkili evlerinden çıkıp kendi evlerine geçmiş ve aynı sessizlikte üzerlerini değiştirip oturma odasına gelmişlerdi. Belki içten içe mutlu değillerdi fakat yaşamak için bir sebepleri vardı fakat o da gitmişti. Sung Ah da yoktu artık. Abla-kardeş ne kadar umut etmek isteseler de boşaydı; babalarını çok iyi tanıyorlardı.

Sung Ah ile beraber evin sesi de gitmişti, neşesi de. İki gündür yoktu evde, koskocaman iki gün. Ardından sürekli güçlü kalmaya çalışan annesini ve artık bundan yorulmuş amcasını bırakmıştı.

"Niye bunu yapmamı istedin benden?" Uzun süren sessizlik Minho sayesinde bozulmuştu. Ablasının beklediği soruydu bu.

"Kendini harap etmene daha ne kadar göz yumacaktım?" Minho duyduğu cümle üzerine yine sinirlenmişti. Önceden yumuşacık olan adam birkaç yılda sinir hastasına dönmüştü.

"Çocuğun gitti abla. Jisung ve ben buna alışmıştık. Jisung'a her şeyi anlatınca ne oldu? Buraya dönünce ne oldu? Ben ona kapılıyorum görmüyor musun? Durduramıyorum kendimi. Sırf bu yüzden çocuğun alındı ve sen hala benden bahsediyorsun." Minho hiçbir yere zarar vermemek adına sinirini gözyaşı olarak salmıştı.

Buraya gelmekten tut Jisung'a her şeyi anlatmayı teklif eden ve bunda direten kişi Shin Hye idi. Evet, normal abla-kardeş gibi büyümemişlerdi belki de fakat Shin Hye, Minho'nun ilk gelişini çok iyi hatırlıyordu. Babasına, Jisung için yalvaran, bu yabani adamın eline düşmüş kendini değil de, sevgilisini düşünüyordu.

Babasının onu tutsak gibi yaşattığı zamanlarda da bu böyle olmuştu. Minho, Jisung'a karşı inanılmaz biz sevgi içerisindeydi. Ablası birazda olsa Jisung'u kıskanmış ve zaman kollamıştı; gerçek aşkın önünde duran kimseyi bırakmayacaktı.

-------Flashback--------

Minho kendine ayrılmış betondan odada oturuyordu. Babası(!), telefonunu kullanmaya çalışırken yakalamış ve kendince cezalandırıp odaya kapatmıştı. Dayak veya vücudunun kesilip biçilmesi önemli değildi. Vücudu değil kalbi acıyordu. Buradan çıkamıyorsa bile Jisung'a haber vermeliydi.

Korkuyordu, delirmekten ve Jisung'u unutmaktan. İçindeki özlemi, kederi bir köşeye atmıştı. Tek istediği şey canından çok sevdiği sevgilisine haber vermek, ayrılacaklarsa bile böyle ayrılmamaktı. Nasıl kırılırdı sevgilisi kim bilir nasıl özlemişti onu. Acaba ne yapıyordu? Umarım kendine zarar vermiyordu diye içinden geçirdi Minho. Birbirlerinin her şeyi olan iki insan böyle ayrılmamalıydı.

Only You/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin