Bugün attığım ikinci bölüm olacak, önceki bölümü atlamayıııın, Sevgilerimle <3
---------Flashback---------
Babam gitmişti ve ben ne zaman kapım çalınacakta Minho gelecek diye bekliyordum. Ne kadar zamandır onu böyle bekler hale gelmişti, bilmiyordum. En son babası gittiğinde onun gelmemesi ve o gelene kadar ölmeyi dileyen bir genç için bir insanı beklemek, yol gözlemek, onu hatırladığında gülümsemek çok garipti.
Minho, onu tanıdığımdan beri yaptığı gibi beni fazla bekletmeden gelmişti. Yüzümdeki gülümsemeyi silmeye çalışarak kapının çalmasını bekledim. Onu sıkmak istemiyordum. Bana her gün gelmesi bile fazlaydı zaten.
Sonunda kapı çaldığında sanki başka biri geliyormuş gibi "kim o?" diye sormuş ve hayran olduğum sesini duymuştum.
"Geldim" Ona karşılık verdikten sonra altıma sermek için hazırladığım minderi sermiş ve yüzüstü uzanmıştım. Ben evimde böyle uzanabilirdim fakat Minho kapı ağzında, iki daire arasındaki o boşlukta uzanıyordu. Son katta oturduğumuz için kimsenin geçmiyor olmasına şükrediyordum.
"Nasılsın bugün?" Minho'da uzanıp o güzel suratını bana göstermiş, ardından her zamanki sohbet başlatma sorusunu sormuştu. Beni önemsediğini o kadar güzel hissettiriyordu ki, benim gibi duygusuzluk içerisinde büyümüş bir çocuk için alışılabilecek duygular değildi bunlar.
O filmi anlattıkça, ben hayal etmeye çalıştım. Bu bile zordu benim için ama çok güzeldi. Anlatırken o kadar mutlu oluyordu ki, sayesinde bende mutlu oluyordum. En azından o gülüyordu, en azından onun hayatı yolundaydı ve en azından beni önemsiyordu.
Ona ve hayatına o kadar hayrandım ki. Ben evden dahi çıkamazken o eğleniyor, mutlu oluyor, arkadaş ediniyor, film izleyebiliyordu. Her zaman vücudu ağrı içerisinde uyanmıyordu, küfürler ve şiddetin her türlüsüne maruz kalmıyordu. Bu, o kadar büyük bir lükstü ki.
"Tekrar izleyebilirim, o kadar güzeldi yani. Belki seninle de bir film izleriz, ne tür seversin?" Pekala, ne cevap vereceğim? Ben ne tür filmler olduğunu bile bilmiyorum.
"Yani bizim evde hiç televizyon olmadı. Film veya diziyi çok küçükken izlediğimi hatırlıyorum ama onlarında ne olduğunu hatırlamıyorum." Yüzündeki tüm gülümseme gittiğinde ben de üzülmüştüm. Onu üzmek istememiştim ki, benim gerçeğim buydu.
Tekrar elini uzattı bana. Kafayı yememe ramak kalırken gelip elini uzattığı gibi, yine uzattı. Yanımdaydı işte sonunda biri benim yanımdaydı.
"Seni buradan, benliğini körelten adamın elinden kurtaracağım." Her şeye inanıyordum ama bu biraz zordu işte. Yine de gülümsemeye çalışarak elimdeki eli sıktım. Hayrandım, her şeyiyle karşımda duran bu gence hayrandım işte.
"Bu aralar nasıl durumlarınız? Senin kötü hissetmeni istemiyorum ama sürekli gözümde kulağımda burada ve uyurken ses duymuyorum, bu birazda olsa içimi rahatlattı ama yine de sormak istedim."
Komşuların rahatsız olduğu için polise şikayet ettiklerini ve bu yüzden de o adamın işini sessizce yaptığını söylemeli miyim?
"Sanırım o da acımaya başladı bana."
"Başka kim acıyor ki?" Kaşları çatılan gencin bu sorusuna anlam verememiştim. Salak veya kıt beyinli değildim, o ve annesi dahil herkesin bana acıdığını biliyordum. Balkondan dışarı bakarken bazen diğer komşularında konuşmalarını duyuyordum.
"Kim acımıyor ki? Yoksa benimle burada böyle duracak değilsin."
"Ben sana acıyor muyum?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Only You/Minsung
RomansaGözlerim her şarkı bitişinde olduğu gibi tekrar onun gözleri ile buluştuğunda akan yaşın öylece gitmesine izin verdim. Artık beni kimse düzeltemezdi, o bile. Uyarı! +18 öğeler içerir.