İki bölüm atacağım atlamadan okuyunuz :)
---------1 HAFTA SONRA--------
Verdiğimiz konserin üzerinden tam bir hafta geçti. O gecenin sonunda tüm gazeteciler Minho'nun eşiyle verdiği pozları çekmiş ben ise köşeden onları izlemiştim.
Ertesi gün ise tüm gazete manşetleri Minho'nun o şarkıyı eşi için yazdığını, küslüğe dayanamadıklarını, ne büyük aşkları olduğunu yazmış ve konuşmuşlardı. Tüm bunlar olurken o kadın her gün Minho'nun karşımda tuttuğu daireye geliyor bazense onunla kalıyordu.
Minho tekrar hayatıma gelmeden önce kötüydüm tabi ama o geldikten sonra bu yaptıkları daha da kötü etmişti beni. Hak etmiyordum, gerçekten ben ve sevgim bunu hak etmiyorduk.
Suratına bakmak, onunla konuşmak görüşmek istemiyordum. Aynı şarkıyı yapmak istemiyordum. Benim bütün isteklerimi bir bir boğazıma tıkmıştı. Bana gelip her şeyi düzelteceğini söyledikten sonra dalga geçer gibi neredeyse her gün o kadınla uyuyup, o şarkıyı kadın için söylediğini söylemişti.
O kadından bir şans istemişti, o kadından özür dilemişti. O şarkıyı bana bakarak söylemişti ama yarım saat sonra o kadın için demişti, ona sarılmıştı.
Benim hiçbir yaramı sarmayan aksine yeni yaralar ekleyen adam, o kadınla yarım günlüğüne bile küs kalamamıştı.
Artık ağlayamıyordum, duygularım alınmış gibi hissediyordum. İnadımaydı sanki, her şey benim inadıma yaşanıyordu. Herkes benim inadıma Minho ve o kadını konuşuyordu. Minho benim inadıma gelip beni sevdiğini söyledikten sonra o kadının kucağına gidiyordu, dediğim gibi, her şey Jisung üzülsün diyeydi, üzgün olmamı istiyordu o ve hayat.
Wonwoo hyung benim keyfimin yerine gelmesi için çok şey yapıyordu, sadece o değil tüm arkadaşlarım hatta Mingyu hyung bile.
Felix ve Jeongin her gün yanıma geliyor, pratikten sonra takılmak istiyorlardı. Chan ve Changbin hyung ise başka şehirde oldukları için her gün arıyorlardı hatta üç gün önce gelmiş benimle takılıp geri gitmişlerdi.
Artık kabul etmeliydim. Minho yoktu, Minho olmayacaktı, Minho olmamalıydı. Beni bu hale getiren adamın beni sevdiğine inanmam büyük bir saçmalıktı. O beni iyileştirmek yerine sadece acılarımı daha da deşiyor, değersiz hissetmemi sağlıyordu.
Ama ben değerliydim, o ve onun duygusuz, dengesiz hareketleri yüzünden üzülmeyecek kadar değerliydim.
"Hyung bugün bu konserde, beraber söyleyelim mi? Yönetici ne der sence?"
Bugün de bir konser vardı. Ben hafta içerisinde bestesini yaptığım şarkıma bir rap partı eklemiştim. Normalde rapçiydim fakat vokalim de iyi olduğu için genelde vokal yapıyordum.
Wonwoo hyung da çok iyi rap yapıyordu ve ben yeni yazdığım şarkının rapini onun okumasını istiyordum. Menajerim olması yeteneklerini örtmemeliydi.
"Ben kabul edeceğini sanmıyorum Jisung." Yanıma gelip oturmuş ve dudaklarını büzmüştü.
"Ya ne olacak ki? Bir ilki gerçekleştiririz, hem görselsin, yeteneklisin, dansı da halledersin. Bence kaydı dinletelim eminim kabul eder."
Wonwoo hyung ile aldığımız biz kayıt vardı ve ben gerçekten bunu dinledikten sonra kabul edeceğini düşünüyordum.
"Sanmıyorum Jisung, ben gidip Hoshi'den dosyaları alıp geleyim. Sende konser alanına gitmek için hazırlanmaya başla."
Tamam, yöneticimiz sert bir adamdı ama bize çoğu zaman babamızmış gibi davranırdı. Ben Wonwoo hyungun yeteneğini gördükten sonra kabul edeceğine emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Only You/Minsung
RomanceGözlerim her şarkı bitişinde olduğu gibi tekrar onun gözleri ile buluştuğunda akan yaşın öylece gitmesine izin verdim. Artık beni kimse düzeltemezdi, o bile. Uyarı! +18 öğeler içerir.