"Çok iyi iş çıkardınız çocuklar, tebrikler." Jinyoung hyungun kaldırdığı bardağa tokuşturup geri yerimize oturduk. Herkes memnunde, ortam efsaneydi.
"Her şeyi başkanımız ödüyordur diye düşünüp bir şişe kırmızı şarap alıyorum." İçimden geçeni gayet bağıra bağıra söylemiş ve Jinyoung hyungun güzel küfürleri ile baş başa kalmıştım ama önemli değildi.
Kırmızı şarap için her şeye değerdi.
"Şu birkaç gün dans pratik videoları ve birkaç küçük şeyle ilgileneceğiz. Yarın da dinlenin, diğer gün stüdyoya gidersiniz."
Dinlenecek bir zaman verilmesi güzeldi tabi ama stüdyo da çekim yaparken her şeyi elli kere tekrar ediyorduk ve bunu düşünmek bile yorucuydu.
Diğer bir yandan düşününce de Minho ile beraber dans edecektik, çift gibi giyinip kameralar önüne çıkacaktık, bunlar beni o kadar heyecanlandırıyordu ki gerisini çokta umursayamıyordum.
"Birkaç yeri değiştirmemizi istemiştiniz, hala aynı fikirde misiniz?" Minho, Jinyoung hyunga ilettiği sorunun ardından sanki soran o değilmiş gibi bakışlarını başka yöne çevirip yemeğine gömülmüştü.
"Bence değiştiren. Jisung gibi biriyle edeceksin o dansı, daha vurucu hareketler yapabilirsiniz."
"Aslında haklısınız, bu kadar seksi bir partner herkesin eline geçmez bunu kullanmalıyız."
Elinde, her yerine bulaştırarak yediği tavuk ile söylediği cümlenin zıtlığına şaşırmamak elde değildi ve ben yine düşmüştüm.
"Bence de bu seksi çifti kullanmalıyız." Jinyoung hyung kırptığı göze mi yoksa masadakilerin parlayan gözlerine mi şaşırayım bilemedim.
"O zaman bu kadehi, bu seksi çıkışa kaldıralım." Shin hye ablanın dediği şeyle bütün masa çoşkulanmış ve kadeh kaldırmıştı. Lan bunlar niye garipsemiyorlar?
Karısı buradayken bizi seviştirmeye çalışıyorlar, şaka gibi.
Onların kadeh kaldırıp coşmasını izlemiş ve arada arkamızda oynayan adaşıma dönmüştüm. Bugün Minho ve küçük Han ile çok eğlenmiştik.
"Sevgilim, odamıza çıkalım istiyorsan?" Ben arkayı izlerken, kulağımda hissettiğim nefes ile şok geçirip o tarafa döndüm.
"Minho, herkesin içinde napıyorsun?" Etrafıma bakındığımda kimsenin bize bakmıyor oluşuna şükretmiştim.
"Kulağına söyledim."
"Ve hala dudağımın dibinde konuşuyorsun." Gittikçe yakınlaşan suratına bir tane çakmak istemiştim, bizim şirketi geç, birkaç tane de gazeteci vardı etrafta.
"Sevgilimi öpmek istiyorum, ne var bunda?" Bu çocuk ciddi mi?
"Gazeteciler ve bizi kamuya Allah bilir nasıl gösterecek bir sürü kişi var, daha sayayım mı?" Offlayıp geri çekildiğinde bende oflamıştım.
Sanki keyfimden yapıyordum. Bizim herhangi bir açığımızda üzerimize atlayacak bir ton insan vardı. Çakallara yem olmak için çok gençtim.
Minho surat asarak önüne dönmesinin ardından, tuvalete gitmek için masadan kalktım. Elime yüzüme bir su çarpıp kendime gelmeliydim.
Tuvalete gittikten sonra aynadan bir süre kendimi süzmem beni kendime getirmişti.
Çıktıktan sonra gördüğüm yüz tekrar canımı sıkarken yüzüme yalandan bir gülümseme yerleştirdim.
"Merhaba Jisung." Karşımda, gayet kendi halinde duran ve tatlıca gülümseyen kıza karşılık vermek zorundaydım.
"Merhaba." Adı neydi ki?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Only You/Minsung
RomanceGözlerim her şarkı bitişinde olduğu gibi tekrar onun gözleri ile buluştuğunda akan yaşın öylece gitmesine izin verdim. Artık beni kimse düzeltemezdi, o bile. Uyarı! +18 öğeler içerir.