Big Bang

2.3K 329 130
                                        

------Flashback-------

Yine ağlıyordu Jisung, on dört yaşında bir çocuğun başına en kötü ne gelebilirse hepsini tek tek yaşamıştı ve yalnızlığına ağlıyordu. Kötüydü işte, yalnız ve kötü.

"Jisung, zırlamayı bırak ve şu kapıya bak hadi." Babasının emri üzerine hemen ayağa kalktı. O adamın sesini duymak dahi psikolojisini mahvediyordu.

Yanındaki ıslak bezle yüzünü sildi ve kapıya yöneldi. Ağrıyan vücudu ve aldıkça içine dolan midesini bulandırıyordu.

Kapıyı kim o? Dahi demeden açmış ve göz göze geldiği kişi ile yerinde kalakalmıştı. İlk defa gördüğü genç ışıl ışıl ona gülümserken o sadece gülümsemeye çalışmıştı.

"Merhaba, biz karşı daireye taşındık da, sizi az önce pencereden gördüm gelip tanışmak istedim."

Ne yani, Jisungla tanışmaya mı gelmişti, ama neden? Jisung birinin onunla tanışmak istemesi ile ne kadar şaşırılabilecekse o kadar şaşırmıştı. Bu normal miydi?

"Benimle mi?"

"Evet, ne zamandır istiyordum bunu. Sonunda cesaretimi toplayıp geldim. Hiç dışarı çıkmıyorsun ki, bekliyorum bunca zamandır."

Çocuğun gözleri kısılınca Jisung da gülümsemişti. İlk defa, hayatında ilk defa biri onun için bir şey yapmıştı. Beklemişti ve sırf onunla tanışmak için kapısını çalmıştı. Ne demeliydi ki? Ne yapmalıydı?

"Bir şey demeyecek misin? Ben arkadaş oluruz diye düşünmüştüm ama s—"

"Ne yapıyorsun kapıda?"

O güzel sesi bölen kaba, iğrenç sesle ile tekrar yüzü asıldı Jisung'un. Kapıya kadar gelip karşısındaki genci sinirle incelediğinde, genç ne olduğunu anlayamamış Jisung ise bunların acısının çıkacağını şimdiden hissetmişti.

"Efendim biz buraya birkaç ay önce taşındık. Oğlunuzu gördüm de hiç dışarı çıkmıyor tanışmak istedim."

Adamın kaşları çatıldı. Jisung kafasını kaldıramazken bile babasının ona nasıl baktığını görebiliyordu.

"Bir daha oğlumun yakınında görmeyeceğim seni, duydun mu?"

Ardından kapı kapanmıştı. Minho olduğu yerde öylece kalırken Jisung yine sesini içine gömüp başına gelenlere boyun eğmişti.

.

.

.

O çocuğun gelişinin üzerinden birkaç gün geçmişti. Babası bugün işteydi, çok şükür. En azından birkaç saatte olsa o adamı görmemek bile mutlu ediyordu Jisung'u.

Evde ne televizyon, ne kitap, ne telefon, ne oyuncak...hiçbir şey yoktu. Duvarda ki saate baktı Jisung. Ne yapacağını bilmeden geçireceği birkaç saati hesapladı. Kafayı sıyırmamak için çok çabalıyordu fakat baksanıza, kapı bile üzerine kilitliydi. Kalbi artık çok değişik atıyordu.

Evde ki işleri yapmak için kalktığında kulağını dolduran zil sesi ile olduğu yerde durmuştu. Babası kapıyı çalmazdı, o çocukta o laflardan sonra gelmezdi, peki kimdi?

Kapının önüne kadar gidip sessizce durdu. Korkuyordu, kapıya kim o? Demekten dahi korkuyordu.

"Hey orada mısın?"

Kapının önünde öylece dururken duyduğu ses ile kalbi tekledi. Bu onun sesiydi ama..neden gelmişti ki?

"Kapıyı açmayacak mısın? Biliyorum baban gitti. Konuşabiliriz diye düşünmüştüm."

Ne yani, onunla konuşmak için zaman mı kolluyordu bu genç? Hayır, gerçekten kafayı yemişti Jisung.

"Lütfen, konuş sadece."

Hayal mi gerçek mi olduğunu anlamadan kapıya daha da yaklaştı Jisung. Böyle bir şeyi hayal dahi etmeye gücü yoktu ki. Beyni artık yok olmuş gibiydi.

"O gün gelen çocuk musun?"

"Sonunda konuştun, evet. Adım Minho ve kapıyı açarsan eğer konuşabiliriz diye düşünüyorum."

Adı Minho'ydu. Bu ismi birkaç kez içinde tekrarladı Jisung. Adının anlamını bilmese dahi o kadar güzel gelmişti ki kulağına.

"Sende adını söylesen ya da kapıyı açsan en azından kapıdan konuşsak olmaz mı?"

Açabilseydi şimdiye kadar açardı zaten kapıyı. Normal evlerde kapı çocukların üzerine kilitlenmiyor muydu? Bu Minho'nun bunlardan haberi yok muydu?

"Şey..ben açamam kapıyı."

"Neden? Sana zarar falan vermem sadece konuşmak istiyorum. Arkadaş olsak fena mı olur?"

"Açamam, anahtar babamda."

Bu dediği şey sonrası Minho'nun sesi kesilmişti. Kendini biz ezik gibi hissediyordu.

"Tamam o zaman, eğilsene bir."

"Anlamadım?"

"Kapının altına diyorum, eğil."

Ne olduğunu anlamasam da dediğini yapmış ve kapının altını daha net görmek için yüzüstü uzandım. Aynen benim gibi uzanan çocuğun yüzü şu an tam olarak karşımdaydı.

"Böyle de konuşabiliriz değil mi?" Tekrar gülümsüyordu, aynı ışıl ışıl gülümseme, aynı yüz, aynı bakış. Cevap vermesem de kafamı evet anlamında sallamış ve o güzel sesinin kulaklarımı doldurmasına izin vermiştim.

Orada kaç saat öyle konuştuk onu bile anlamadan geçmiş gitmişti. İlk defa sohbet etmiştim, ilk defa biri gülmem için çabalamıştı ve bana kendimi değerli hissettirmişti.

"Baban ne zaman gelir biliyor musun? Sana tekrar kızmasını istemiyorum."

Doğru ya, o adam gelecekti.

"Gelir herhalde birazdan. Sana da kızmasın git sen en iyisi."

Sabahtan beri ışıl ışıl bakan gözleri bu dediğim ile solmuş gibiydi. Birkaç saniye öylece durduktan sonra bana uzanan ele tekrar şaşırarak baktım. Parmakları elime uzanıp sardığında nefesim kesilmişti.

"Ben, buraya geldiğimizden beri..geceleri bir sesler duyuyorum. Yani, bunun sizin evden geldiğini anlamam uzun sürmedi tabi ve ben buna katlanamıyorum."

Dedikleri gözlerimi doldururken kaçmak istedim. Biliyordu, benim hatırlamak dahi istemediğim şeyleri o biliyordu.

"Hayır, çekme elini. Ben buradayım ve senin için her şeyi yapmaya hazırım."

Ne?

"Benimle misin yani?"

Annem bile beni bırakıp gitmişti. Babam desen hayatımda ki en büyük kötülükleri bana yapmıştı ve bir yabancı gelip bana benim için uğraşacağını söylüyordu.

"Seninle değil, bizimleyim."

-------------

Merhaba gençler. Nasılsınız bakalım? Beni sorarsanız bok gibiyim bir ton sağlık sorunu ile uğraşıyorum. Bu fice de çok yazamıyorum.

Bu arada, 5K olmuşuz, ve daha 4 gün önce 763. Sırada olan ben bugün minsungda 2.sıradayım. Gerçekten en çok istediğim şey bu ficinde devil gibi yükselmesi ve okurlarımı aynı şekilde etkilemesiydi ve başardığımı düşünüyorum. Sizlere çok teşekkür ederim ve sizi çok sevdiğimi belirtmek isterim.

Hep benimle olun, ben hep sizinle kalacağım. Only You ile kalın, mutlu sağlıklı günler.

Only You/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin