Jeno ve Jaemin'in büyüleyici dansından sonra ikili bir daha salona gelmemiş, birbirlerine bakmak istememişlerdi. İkisi için yeterince utanç vericiydi ama salon için inanılmaz derecede güzeldi.
Balo gününden sonra Jaemin o anları hatırlamamak için sürekli bir şeylerle meşgul olmaya çalışıyordu, çünkü boş durduğu an dip dibe dans ettikleri uzun dakikaları hatırlıyor, sonra da sinir krizi geçiriyordu. Bu yüzden hiç yapmadığı şeyleri bile yapıyordu şimdi; okyanusta yüzmek gibi. Jaemin yüzmeyi sevmezdi; her şeyde en iyisi olmasını isteyen kraliyeti, yüzme konusunda da onu çok zorlamış ve bu yüzden defalarca boğulmuştu. Evet, şu an gerçekten de güzel yüzüyordu ama nasıl öğrendiği konusu kanayan yarasıydı.
Açık mavi ile lacivert renklerinde ferah ve tertemiz suyun içinde vakit geçiriyordu Jaemin. Ilık su düşüncelerini ve duygularını yatıştırıyor, sakinleşmesini sağlıyordu. Saatlerce yüzdü prens, hiçbir işi yoktu ve vakit öldürmek için her şeyi yapıyordu.
***
"Jaemin'in yanında bir arkadaşı vardı hani, böyle esmer tenli, benimle aynı boylarda olan?" bir yere varmaya çalışır gibi konuşuyordu Mark.
"Eee? Ne olmuş ona?" diye sordu Jeno, okunu yaya koyarken. Jeno okçulukta mükemmeldi ve kafasını dağıtmak için yaptığı bir numaralı aktiviteydi.
"Şey diyecektim, tanıyor musun onu? Adını falan?"
"Ne yapacaksın?" Jeno atışını yapmış, hedefi on'dan vurmuştu.
"Hiç, bana bakıyordu da bir derdi mi var diye şey edecektim." Mark hızlı hızlı konuşmuştu. Şüpheliydi.
"Yalvarırsan söylerim adını."
"Yalvarmam, söyle."
Jeno hafifçe gülmüştü. "Söyleyemem."
Mark anında gözlerini devirdi, "Yalvarmadım diye mi?"
"Hayır..." kurnazca bir sırıtış vardı genç prensin dudaklarında, "Bilmiyorum diye."
***
Jaemin okyanustan çıkmış, sıcacık bir duş almıştı. Kesinlikle kafası dağılmıştı lakin aynı zamanda da çok yorulmuştu. Donghyuckları çağırmıştı, onlarla muhabbet etmeyi ve sabahlamayı özlemişti. Birazdan geleceklerini tahmin ettiği için hızlıca giyindi mavi saçlı prens.
Yaklaşık on dakika sonra arkadaşları gelmiş, büyük bir yaygara koparmaya başlamışlardı. Nasıl tanıştıklarını konuşuyorlardı şu an.
"Ben Jaemin'in prens olduğunu bilmiyordum ve kavga etmeye başlamıştım, çünkü bana çarpmıştı." Renjun gülerek anlatıyordu.
"Hayır ben sana değil, sen bana çarptın." Jaemin hemen kendini savunmaya geçmişti. O sırada Donghyuck ve Jisung da kahkaha atıyordu.
"Tanrı aşkına özür dilemeni istediğimde dönüp bakmadın bile! Omzundan çekip kendime çevirdiğimde asık bir suratla bakıyordun ayrıca. Soğuk ve korkunçtu." Renjun en sonunda gözlerini devirmişti.
"Tamam her zaman asık suratlıydım ama önüne baksaydın kavga çıkmazdı."
"Zaten hemen korumaların gelmişti Prens Jaemin." Renjun 'Prens Jaemin' derken özellikle vurgulama yapmıştı. "Bana özür dile diyerek baskı yapıyorlardı, ağlayacaktım az kalsın."
Jaemin kahkaha attı. "Sonra ben onları durdurmuş, eğilerek özür dilemiştim. Evet hatırlıyorum." Hyuck şaşkınlıkla Jaemin'e baktı. "Buna nasıl izin verdiler?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enemies to lovers | nomin
Fanfictionİki dost krallığın birbirinden nefret eden iki prensi vardı.