Jaemin uyandığında kendini biraz sersem hissediyordu zira dün oldukça tuhaftı; Jeno ile aralarındaki şehvet duygusu, satrançta onun kazanması fakat Jaemin'in kazandığını söylemesi, Jeno'nun ceketini vermesi... Bir saniye, Jeno'nun ceketi? Anında üstüne bakmıştı Jaemin, hâlâ üstündeydi o siyah ceket. Neden dönerken geri vermediğini düşünüyordu.
Bunu geri vermesi gerekiyordu, onda kalamazdı. Sabahın hafif serinliği vardı havada, öğlen sıcağına kalmadan gidecekti. Hızlıca üstüne ince askılı beyaz bir üst giymiş, ceket giymeyi de ihmal etmemişti. Saçlarını düzeltmiş, Jeno'nun ceketini kaptığı gibi odasından çıkmıştı.
Lee Jeno sarayda olsa iyi ederdi, ayağına kadar geliyordu.
***
"Prens Na?" girişte, saray görevlisi olduğunu belli eden kadın şaşkınlıkla karşısındaki prense bakıyordu.
"Prens Lee odasında mı?" Jaemin hemen söze girmişti.
"Evet prens Na, üçüncü katta soldaki oda." kadın hemen saygıyla eğilmişti. Jaemin ise hızlıca merdivenleri çıkıyor, etrafındakilerin ona şaşkınlıkla bakmasını normal buluyordu. Sonuçta Na Prensi, Lee sarayındaydı.
Üçüncü kata çıktığında hemen etrafta göz gezdirmiş, sola yöneldiğinde gördüğü odanın kapısını hızlı ve sert bir şekilde açıp odaya girmişti.
"Kapıyı tıklatmayı bilmiyor musun-" Jeno yükselmiş sesiyle arkasına döndüğünde Jaemin'i görmesiyle oldukça şaşırmıştı. "Jaemin?"
Jaemin Jeno'yu kısaca süzdüğünde duştan yeni çıktığını fark etmişti, ıslak saçlarıyla çekici görünüyordu.
"Ceketini vermeye geldim." Jaemin elindeki ceketi Jeno'ya doğru fırlatmış, Jeno da anında yakalamıştı.
"Yıkamadım, sen yıkarsın." Jaemin dümdüz ses tonuyla konuştuğunda Jeno hâlâ olayın şokundaydı.
Na Jaemin odasındaydı.
"Neden sen geldin? Askerlerle gönderebilirdin." Jeno ceketi kenara koymuş, Jaemin'e bakıyordu.
Sahi neden askerlerle göndermeyip buraya kadar gelmişti? Acilen yalan bulması lazımdı.
"Çünkü..." Jaemin düşünürken odada gözlerini gezdirmişti, siyah rengin ağırlıklı olduğu bir odası vardı.
"Çünkü buralarda işlerim var. Hazır gelmişken vereyim dedim." hızlıca açıklamıştı Jaemin.
"Buralarda ne gibi bir işin olabilir ki?" Jeno tek kaşını kaldırmış bakıyordu prense.
"Seni ne ilgilendirir?" savunmaya geçmişti prens, zaten yalanı berbattı. Burada ne gibi bir işi olabilirdi ki gerçekten?
"Doğru. Bir dahaki sefere kapıyı tıklatmayı öğrenirsin umarım."
"Bir dahaki sefer olmayacak Lee Jeno." daha sonrasında ikili sebepsiz bir yarışa girmişti; göz kırpmadan birbirlerine bakıyor, ses çıkarmadan gözlerinden nefret saçıyorlardı.
Odaya birden Mark ve Chenle dalınca, gülüşerek giren ikili anında seslerini kesmiş, Jaemin'in neden burada olduğunu anlamaya çalışmıştı. Jaemin ise bakışmayı bölüp arkasına döndüğünde Mark ve Chenle'nun geldiğini görünce derin bir nefes almıştı.
"Ben gidiyorum." hızla odadan çıkmıştı Jaemin.
"Dostum, onun burada ne işi var?" Mark şaşkınlıkla sormuştu.
"Dün gece Kral Na ile gelmişti, babam çağırmış. Terastaydık ve Jaemin de açık giyinmişti, üşüyordu. Mecburen ceketimi verdim, bu kadar." Jeno tabii ki de onu içeriye kadar kucağında taşıdığı ve aralarındaki şehvet dolu bakıştıkları kısmı anlatmamıştı, daha kendisi bile inanamıyordu o anların yaşandığına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enemies to lovers | nomin
Fanfictionİki dost krallığın birbirinden nefret eden iki prensi vardı.