tüm gece

737 76 8
                                    

Yedi kişi de terasta buluştuğunda geniş masaya oturup zengin yemeklerden yemeye başlamışlardı; bir sürü yemek yapmıştı aşçılar, bu yüzden oldukça zengin bir masaydı.

Jaemin ve Jeno morallerini arkadaşları sayesinde düzeltmiş, yemek yerken bile doyasıya eğlenmişlerdi; aç kaldıkları günlerin acısını çıkartır gibi yediklerinde en sonunda durmaya karar verip arkalarına yaslanmışlardı.

"Yine hep beraber olduğumuz için kendimi şanslı hissediyorum." dedi Jeno. "Oradan kaçamayabilirdik."

"Her şey yoluna girmeden önce en kötüsü olmak zorundadır." Mark mırıldandığında Donghyuck elini masaya vurup herkesin ona dönmesini sağlamıştı.

"Hayır, hayır, hayır. Bunları konuşmayacağız, gayet mutluyuz ve eğleniyoruz. Hatta daha eğlence başlamadı." Donghyuck cümlesinin sonunu sırıtışla bitirmişti.

"Yemek yemeyi bıraktıysak asıl eğlenceye geçelim." dedi Mark, herkes gibi o da çoktan yemeyi bırakmış ve arkasına yaslanmıştı.

Gökyüzü tüm ihtişamlı renklere bürünmüştü; mor ve pembenin turuncuya karışması etrafa görsel şölen verirken güneş ışınları kısa süre sonra yok olup gökyüzünü karanlığa gömecekleri halde yedi güzel insanın yüzlerine inatla, fakat şahane bir şekilde, düşüyordu. Kaldı ki güneş ışınlarından rahatsız olan yoktu. Jeno Jaemin'in bu kusursuz anını fotoğraf çekmek istemiş, odasının en göze çarpan yerine bu fotoğrafı yerleştirip her gün bakmak istemişti. Fakat maalesef şu an kamera yoktu, bu zarif görüntüyü zihninde yaşatmak zorundaydı, ki zaten unutması imkansızdı. Jaemin'e bakmak bile kalbinde hiç yaşanmamış duyguların açığa çıkmasını sağlıyordu.

Jeno kendi kendine hislerini yaşarken masa saray görevlileri tarafından toplanmıştı, şimdi geniş masada boy boy içki şişeleri yer edinmişti.

"İçki içmek eğlenmek anlamına gelmiyor ama sarhoşken yapılan hareketler asıl eğlence." dedi Renjun şişelerden birini kaptığı gibi bardaklara gerektiği miktarda şampanyayı dökerken.

"Umarım hepiniz sarhoşken ne yaptığını hatırlamayan tiplerdensinizdir, çünkü ben sonradan rezil olmak istemiyorum." Jisung'un dediği cümle ile tüm masa gülmüştü.

"Onu bunu bilmem ama ben hatırlamıyorum." Chenle Jisung'a bakarak konuşmuştu. Jisung ise beklediği kişiden istediği cevap geldiğinde memnuniyetle gülümsemişti.

"Hatırlasaydım sabahında çıkan birçok problemi rahatlıkla halledebilirdim." Jaemin daha birkaç hafta önceki fiyasko olmuş eğlencelerini hatırladığında sıkıntıyla iç çekmişti, hâlâ o ince cam kırıklarınım nereden geldiğini bilmiyordu.

"Pek bir problem sayılmaz aslında, gece iyi eğlendiğimizin kanıtı deyip geçelim bence." Donghyuck tatlı şampanyanın tadına varırken konuştu.

"Ben genelde sarhoş olmam, böyle dedim diye dayanıklıyım sanmayın; Jeno'yu gözetlemek zorunda kalıyorum." Mark sanki tüm gençliğini Jeno için harcamış gibi efkar dolu bir tonlamada söylemişti.

"Abartma be, duyan da sanır sarhoşken ortalığı ayağa kaldırıyorum." Jeno şampanya dolu bardağını bitirdiğinde şişeye uzanıp tekrardan doldurmuştu.

"Yapmadığın şey değil, ama yine de sarhoşken hep sakin oluyorsun. Burada söylemek istemedigim konular hakkında konuşmayı daha çok seviyordun mesela." Chenle şampanya bardağının ince kulbundan tutarak parmakları arasında yavaşça döndürürken oldukça çekici görünse de yüzünde tehditkar bir sırıtış vardı, alaycı yönünü ortaya çıkarıyordu.

"Biz burada boru muyuz ya? Aramızda sır yok, anlat hadi." Renjun teşvikleyici bir şekilde Chenle'ya bakıyordu.

Jeno ve Mark ise Chenle'nun ne demek istediğini anlamış, gülüyorlardı.

enemies to lovers | nomin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin