"Günaydın!"
Jaemin, sesinden mutluluğun firar ettiği belli olacak şekilde coşkuyla uyandığında hemen yanında uyuyan sevgilisinin üstüne atlamış, yanaklarını öpücüğe boğarken heyecanını çıkarır gibi Jeno'yu dürtmeyi de ihmal etmemişti.
"Tatile gidiyoruz Jeno, uyansana artık!" Jaemin ardı arkasına söylenmeye başladığında uykunun tatlı dalgalarında sürüklenmeye devam edemeyen Jeno da gözlerini aralamak zorunda kalmıştı sabahın erken saatlerinde uyanan sevgilisinin enerji dolu hareketlerine karşı.
"Jaemin... Saat kaç?" Jeno yeni uyanmasından dolayı sesini kullanmak için fazladan çaba harcayarak mırıldandı.
"Saat sekize geliyor, kalk hadi. Daha eşyalarımızı hazırlayacağız, kahvaltı edeceğiz, yola çıkacağız, otele gideceğiz... Bir sürü işimiz var!"
Jaemin üzerine çıktığı sevgilisinin üstünden yuvarlanıp çıplak ayaklarıyla yere bastı ve doğruca gardıroba yöneldi. Kendi kendine söylenmeye devam ediyor, aynı zamanda da kendi çapında tutturduğu bir ritmi mırıldanıp yerinde kıpırdanmaktan da geri kalmıyordu.
Bu sırada mahmur gözleriyle neler olduğunu bir kez daha kavramaya çalışan Jeno da ayılabilmek adına ayağa kalkıp esnemişti. Ayaklarını ceviz rengi parkelerde sürüye sürüye pencereye ulaştıktan sonra sıkı sıkıya kapatılmış olan siyah perdeleri de açarak irislerine ve karanlık odaya güneş ışığının nüfuz etmesine sebep oldu.
"Önce kahvaltıya inelim, sonra eşyalarımızı toplarız. Sonra da diğerlerini alıp yola çıkarız. Ama biraz acele edelim, geç kalıyoruz gibi hissediyorum."
Jaemin pijamalarını çıkartıp altına beyaz bir pantolon geçirirken hızlı konuşmasından dolayı nefes nefese kalmıştı. Jeno sevgilisine doğru yürüyüp kollarını daha bir şey giymediği için çıplak olan gövdesine sardı. Kollarının arasına Jaemin'in kolları da dahildi çünkü sevgilisi fazla hızlı hareket ediyordu; böylelikle onun hareketlerini kısıtlamış, başını da omzuna koyup sakin sakin durmayı tercih etmişti.
"Eminim dediklerinin hepsini yetiştireceğiz Jaemin, endişelenme." dedikten hemen sonra seri bir şekilde sevgilisinin yanağını öpüp bu sefer o ne giyeceğini seçmek için dolaba bakar pozisyona gelmişti.
Üzerine yazlık bir gömlek geçirirken Jaemin de gömlek giymeyi tercih etmiş, kollarının ucunu katladıktan sonra sıvazlamıştı.
Jaemin'in kararsızlığından dolayı zar zor odadan çıkan ikili doğruca yemek salonuna giden yola yöneldi. Koridorda karşılaştıkları Chenle, Mark ve Hyuck üçlüsü ile birlikte yemek salonuna girince yerlerinde oturan Renjun ve Jisung'u gördüler. Fark etmemek zor olmasa gerek, Jisung'un gözleri anında Chenle'ya kaydı ve buna karşılık Chenle yalnızca gözlerini kaçırıp yerine oturdu.
Bu tatil onların barışması için iyi bir fırsat olabilirdi.
"Günaydın! Sabah sabah neden bu kadar ruhsuzsunuz? Tatile gideceğimizi unutuyor musunuz yoksa?" Hyuck'un tatlı ses tonu salon duvarlarında yankı yaptıktan sonra herkesin yüzüne belirgin bir ışık inmiş, canlanan yüzleri görmesiyle konuşmasına devam etmişti Hyuck:
"Dediğim gibi Mark ve Jisung önden gidecek. Kim kimle kalacak belirleyelim hadi."
"Bunu belirlemek için düşünmeye ve tartışmaya gerek mi var? Ben sevgilimden ayrılmam. Sen de Mark'tan ayrılmazsın. Renjun, Chenle ve Jisung da birlikte kalır." dedi Jaemin atılgan davranarak.
"Ben Mark ile kalmak istiyorum belki? Renjun ve Jisung birlikte kalabilir isterlerse."
Açıkça Jisung ile kalmak istemediğini belirtiren Chenle'ya karşı Hyuck abarta abarta ofladı ve çatalını eline alarak ortada duran doğranmış domatese uzanarak ağzına attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enemies to lovers | nomin
Fanfictionİki dost krallığın birbirinden nefret eden iki prensi vardı.