"Bu çok kötü bir fikirdi."
"Kaçmalıyız."
"Mahvedecekler bizi."
"Geç değil, başka bir şey uyduralım."
Jaemin stresle aldığı dolu dolu nefesleri bir çırpıda verirken, Jeno neredeyse tırnaklarını kemirecekti. Bir cesaret, ilişkilerini krallara söylemeye karar vermişler ve bugün de söylemek istedikleri birtakım konulardan bahsedip Lee sarayının terasına yollamışlardı kralları. Görünüşe göre pek de iyi bir karar olmasa gerek, ikili son dakikaların stresiyle mücadele etmeye çalışıyordu.
İşin aslında: Jaemin, Jeno'nun panayırda kazandığı oyuncak ayıya sarılarak uyumak istemediğini, dikkat çekme korkusu olmadan Jeno'nun odasına gelip uyumak istediğini söylemesiyle beraber böyle bir karar almışlardı. İki haftadan fazladır bu konu hakkında konuşmalarına rağmen korku tam olarak şimdi kapılarına dayanmıştı.
"Ne yapacağız şimdi? Ya bizi ayırmak isterlerse? Jeno, yaparlar biliyorsun."
Jaemin, odadaki koltuğa oturmuş, dirseklerini de dizlerine koyuvermişti. Bir ayağı stresle aşağı yukarı hızlıca hareket ederken gerginliğin verdiği içgüdüsel bir hareket olarak dudaklarını ısırıyordu.
"Güzelim, biraz sakin olalım tamam mı? Olmadı aşağı atlar, kaçarız. Kaybedecek neyimiz var ki?"
Jaemin kafasını sallarken biraz olsun sakinleşmeye çalışmıştı fakat düşünceli bir şekilde odada dört dönen sevgilisini gördükçe stresi kendinden uzaklaştıramıyordu. Güya sakinleşmeleri gerektiğini söyleyen oydu lakin daha kendisi sakinleşememişti.
Ortamı yumuşatmak adına bir kıkırtı dudaklarının arasından kaçtıktan sonra Jeno'nun ilgisi anında ona yönelmişti.
"Aşağı atlarız öyle mi? Terastan mı yani?"
Jeno'nun sert yüz ifadesi saniyesinde yumuşarken kendini gülerken bulmuş, sevgilisinin yanına oturup konuşmuştu: "Bana güvenmiyor musun? Seni yine yakalayabilirim, ne de olsa iki defa yakalamışlığım var."
"Konuşmak için terası seçmese miydik?"
Gülme sedaları odada bir süreliğine yankılanırken stres şimdilik askıya alınmıştı. Şu anda gevşemeleri lazımdı zira yarım saat sonra yeniden fazlasıyla gerileceklerdi. Her ikisi de bu durumu nasıl açıklayacaklarını bilmese de bir şekilde halletmeyi umuyordu.
Mavisi hafifçe solmaya başlamış olan saçlarını geriye atmıştı Jaemin. Canlı mavi, saçlarını terk etmişti ancak hâlâ çok güzel duruyordu prenste. Jeno, farklı bir renge boyamasını önerse de bir süre böyle kalmasını istediğini söylemişti, saçları henüz yeni bir boya sürecine hazır değildi.
"Bizi ayırmalarına izin vermeyeceğim, tamam mı? Biz onlardan daha güçlüyüz."
Jeno, Jaemin'i kendine doğru çekip arkasından sarılırken, Jaemin derin bir nefes almış, beline sarılan ellerin üzerine kendi ellerini koymuştu.
"Neredeyse iki aydır yeterince dikkat çektik zaten. Belki de anlamışlardır ve böyle bir konuşmayı çoktan bekliyorlardır." Jaemin'in fısıltı gibi alçak sesi dudaklarının arasından çıkarken Jeno pozitif düşünmeye yoruyordu kendisini.
Cevap vermemeyi seçmiş, bunun yerine masum öpücüklerini Jaemin'in yüzüne bırakmaya başlamıştı. En azından hâlâ bir şansları vardı, elbette ne olacağı belli değildi fakat bir çıkış yolu bulmayı umut ediyordu iki genç. Ne de olsa yalnızca birbirlerini sevmişlerdi ve bu bir suç olamazdı.
Bir süre öyle sessiz sedasız oturan ikili, sürekli derin nefesler alarak gerginliklerini üstlerinden atmıştı. Hatta Jaemin gerek kelebek öpücükler, gerek de Jeno'dan yükselen hafif koku sayesinde öyle bir gevşemişti ki göz kapakları ağırlaşmıştı. Uyumayacaktı ancak aldığı derin ve hızlı nefeslerin yerini düzenli ve ağır nefesler almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enemies to lovers | nomin
Fanfictionİki dost krallığın birbirinden nefret eden iki prensi vardı.