Aşk; kan, ter ve gözyaşından oluşan bir yol gibidir. Şehvet ile şefkatin harman olduğu, tüm bilinenlerin unutulduğu bir yer hissini tattırır âdeta.
Her şeyi öyle unutursunuz, öyle umursamazsınız ki, soyutlandığınızı bile çok sonradan anlarsınız.
Jeno'nun başına gelen de tam olarak buydu.
Sevgilisinin yanında uyanmak alışılagelmiş bir durum olmuştu Jeno için, lakin birkaç farklılık vardı şu anki konumlarında.
Mesela; ilk defa kollarının arasında onun sıcaklığını böylesine hissediyordu. Nefes alıp verişini çıplak göğsünde duymak, Jaemin'in kendini kollarına bırakacak kadar güvendiğini bilmek ziyadesiyle memnun ediciydi.
Ve o güveni boşa çıkarmamayı boynunun borcu sayıyordu artık.
Uyandığı zaman ilk defa şikâyet etmemişti bir şeylerden, pozitifliklerle doluydu, tebessümünü eksik etmiyordu kızarık dudaklarından.
İkisi de birbirine dönüktü, biri uyuyor, biri uykuda olanı izliyordu. Jeno, son yarım saattir uyandığı pozisyonu koruyarak Jaemin'i seyrediyordu. Hareket etmeye bile tenezzül etme niyetinde değildi; sevgilisi kolunun üstünde uyurken, parmak uçları usul usul Jaemin'in çıplak omuzlarına değerken, oldukça yakın olmalarından dolayı kalp atışlarını hissederken ve tam dudaklarının hizasında olan alına ara sıra masum öpücüklerini bırakırken nasıl bozabilirdi şu pozisyonu?
Orada, o anda öylece donup, zamanda asılı kalma, sonsuza kadar o anın mutluluğunu yaşayabilme isteği doğuran nadir anlardan biriydi işte.
Ne de olsa, kollarında uyuyan Jaemin'in yanında uyanıyor, huzur doluyordu.
Bazen uyandırmamaya özen göstererek çenesini kaldırıyor ve dudaklarını öpüyor, arzusunda boğuluyordu.
Kusursuz bir andı onun için. Şayet emindi ki, Jaemin uyandığında o da böyle hissedecekti. Aynı Jeno gibi, dün gecenin verdiği büyüyü hatırlayacak, farkında bile olmadığı gülümsemesi güzel yüzünde yer edinecekti.
Derin mi derin bir nefesi ciğerlerine çekti Jeno, burnuna dolan şiddetli papatya kokusuna karşı gelemiyor gibi hissediyordu. Saf ve bir o kadar da eşsiz olan kokuyu bünyesine çektiğinde, serotoninle dolup taşıyordu âdeta.
Kâh oldukça sıcak, kâh duygusal bir gece geçirdikten sonra zevkin verdiği sarhoşluktan kurtulana kadar dağılmış yatakta öylece yatmışlardı. Bedenlerini ince bir ter tabakası kaplamış, bundan kesinlikle rahatsız olmayarak sarılıp, birbirlerine güzel sevgi sözcüklerini fısıldayıp durmuşlardı. Biraz olsun gerçekliğe döndüklerinde ise kendilerini banyoya atıp, birlikte sıcacık bir duş almışlardı.
İş, giyinme kısmına gelince Jaemin havanın çok sıcak olmasını bahane ederek yalnızca pijama altını giymiş, böylelikle üst vücudu çıplak olarak yatmıştı. Jeno'yu da aynı şekilde havanın sıcak olmasını bahane ederek ikna etmişti. Hoş, sadece birkaç dakika sonra Jeno'nun çıplak teni ile biraz daha temas halinde olmak istediğinden dolayı böyle yaptığını itiraf etmişti. Daha sonrasında da milyonlarca sebep sıralamıştı çıplak yatmak istemesi ile ilgili; uyuyana dek, yaptığı izlere bakmak istediğini söylemişti mesela.
İzlerden bahsetmişken, Jaemin'in uzun boynunu süsleyen yer yer kızarıklık ve morluklar köprücük kemiğinde de yer ediniyor, en son durağı olan bembeyaz göğüste son kırıntılarını bırakıyordu. Pürüzsüz vücuduna renk katan izlerin sebebi olmak, Jeno'nun kalbini fazlasıyla kıpır kıpır yapıyordu; kaldı ki, aynı izlerden kendisinde de olduğundan son derece emindi. Aynaya bakma fırsatını o anlarda bulamasa da, en ince detayına kadar hatırladığı gecede sevgilisinin dudaklarını ve dişlerini boyun çevresinde hissettiğini gayet net bir şekilde hatırlayabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enemies to lovers | nomin
Fanfictionİki dost krallığın birbirinden nefret eden iki prensi vardı.