pamuk ipliğine bağlı

762 86 11
                                    

Jeno karar vermişti, Jaemin'den nefret etmeyecekti artık. En azından elinden geldiğince nefret duygusuna engel olacaktı. İki hafta önce Mark'ın konışmalarından sonra uzunca bir süre düşünüp kafa patlatmıştı.

Gerçekten de Jaemin'den nefret etmesi için geçerli bir neden bulamamıştı.

Balkonuna çıkıp demirlere yaslandı genç prens, akşamüstünün temiz havasını içine çekmiş, keyifle etrafa bakmıştı. Kimse yoktu, zaten ağaçlık bir alana bakıyordu prensin balkonu. Bir süre daha balkonda durduktan sonra aşağı inmeye karar vermişti, hava çok güzeldi; hafif bir akşam esintisi, yaz ayına yaklaşmalarının etkisiyle hissedilen bunaltıcı sıcaklık vardı.

Salaş bir gömlek ile pantolon giyip odasından çıktı Jeno, dolaşıp temiz hava almak çok güzel olacaktı.

Aşağı indiğinde büyük ama yavaş adımlarla ormanın içine doğru ilerliyordu. Tehlikeli bir şey yoktu bu ormanda, o yüzden korkulacak bir şey de yoktu. Güneş yavaşça batıyor, ortama güzel kızıl ışıklar saçıyordu, Jeno'nun en sevdiği vakit hep akşamüstü saatleri olurdu.

Ormanın ilk girişi sık ağaçlardan oluşuyordu lâkin sonrasında seyrekleşiyor ve dümdüz, geniş bir alana çıkıyordu. Öyle ki, bir uçak o düzlükte yuvarlanabilirdi. Orası bahar aylarında öyle güzel oluyordu ki papatyalar ve daha nice güzel çiçekler patlayıveriyordu. Zaten nisan ayının ortalarında oldukları için papatyalar her yerdeydi.

Geniş düzlüğe yaklaşırken uzaktan birini görmüştü prens, tehlikeli birine benzemiyordu; yere eğilmiş, muhtemelen bir çiçeğe bakıyordu. Ona doğru yaklaştıkça görüntü netleşiyordu.

Karşısında Na Jaemin vardı.

Jaemin de ona yaklaşan birini fark edince arkasına dönüp kafasını kaldırarak gelen kişiye bakmış ve Jeno'yu görmüştü. Kaşlarını çatıp yaygara koparmak yerine güzel prens hafifçe gülümseyerek bakmıştı Jeno'ya.

Siyah saçlı ise şaşkınlık içinde bakıyordu Jaemin'e, turuncu ışıklar karşısındaki prense çarpıyor, güzelliğini öne çıkarıyordu. Ve Jaemin Jeno'ya zarif bir şekilde bakarak gülümsüyordu. Yumuşayıp Jeno da gülümsemişti mavi saçlı olana.

Jaemin yavaşça ayağa kalkıp Jeno'nun karşısında durmuş ve elindeki narin papatyayı uzatarak göstermişti. Aralarında ne oluyor ikisi de bilmiyordu ancak bu sessiz ve huzurlu anı bozmaya niyetleri yok gibiydi.

Jeno ağır hareketlerle Jaemin'in elindeki papatyayı alıp incelemeye başlamıştı, düzlükteki bir sürü papatya arasından seçilen bu çiçek özeldi. Jaemin'in dikkati de Jeno'nun ince parmakları arasındaki narin papatyadaydı.

Siyah saçlı prens papatyayı incelemeyi bırakıp Jaemin'in kulağının üstüne koymuştu, mavi saçlarının arasında papatya hep güzel duruyordu; Jaemin'i çiçekten taçla gördüğü zaman anlamıştı bunu.

"Güzel oldu mu?" Jaemin alçak sesiyle sormuştu, hâlâ yüzünde bir gülümseme vardı.

"Oldu." Jeno direkt Jaemin'in gözlerinin içine bakıyordu, harelerini karşısındaki harelerden ayırmak istemiyordu.

"Burayı benimkilerden başka kimse bilmiyor sanıyordum, sen nasıl biliyorsun?" diye sordu mavi saçlı olan.

"Küçüklüğümden beri biliyorum, ben de bana özel bir alan sanıyordum beş dakika öncesine kadar."

Jaemin tüm samimiyeti ile kıkırdamıştı. Jeno ilk defa duyuyordu bu kıkırtıyı yakından, güzel bir tonu vardı. Jeno da farkında olmadan gülümsemişti.

"Burada tek başına olmaktan daha güzel bir şey varsa o da yanında birisi olması." Jaemin güneş ışınlarına doğru dönüp göz gezdirmişti yemyeşil bölgeye.

enemies to lovers | nomin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin