Jaemin gözleri titreştiği an çığlıklar duymuştu, gözlerinden önce kulakları nerede olduğunu ve yanında kimler olduğunu anlamasını sağlamıştı; arkadaşları yanındaydı.
Gözlerini araladığı zaman ilk gördüğü yüz Donghyuck'un endişeli fakat sevindiği belli olan yüzüydü, hemen ardından Renjun ve Jisung'u görmüştü. Hepsi de Jaemin'in başına dikilmiş, nasıl olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
"Jaemin, iyi misin?" Hyuck telaşlı sesiyle soru yöneltmişti Jaemin'e.
Güzel prens kafasını sallamıştı. Yine de tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu şu an. Ama güvende olduğunu fark ettiğinde gevşek bir şekilde gülümsemişti. Arkadaşları hemen sarılmıştı Jaemin'e.
"Siz iyi misiniz?" çatallaşmış sesiyle sormuştu prens. Yutkunmaya çalışmıştı ama boğazı kupkuruydu, canı acımıştı biraz.
"Su." Jaemin çatlak ve kısık sesiyle mırıldanırken biraz doğrulduğunda Renjun hızlıca su doldurup Jaemin'e uzatmıştı.
"Biz gayet iyiyiz, asıl sen iyi misin? Çok merak ettik sizi, askerlerle birlikte aramaya çıktık." Jisung hızlı hızlı konuşmuştu.
Jaemin arkadaşlarına dikkatlice baktığında onların da gerçekten kötü bir vaziyette olduklarını görmüştü; hepsinin gözleri kızarıktı ve renkleri gitmişti. Fazlasıyla korkmuş olmalılardı.
"Üzgünüm, kaçırıldık." Jaemin'in aklına gelen anılarla gözleri doluvermişti.
En son Jeno ile saraya geldiklerini hatırlıyordu Jaemin, belli ki bayılmıştı.
Bir saniye… Jeno?
"Jeno? Jeno nerede?" Jaemin anında kendine gelip arkadaşlarına irileşmiş gözlerle bakmıştı.
"Jaemin... Merak etme, yat hadi. Biraz daha dinlenmen gerek." Renjun Jaemin'i omuzlarından hafifçe ittirerek yatırmaya çalışsa da Jaemin yatmamıştı.
"Jeno da burada. İyi o, endişelenme. Uyandı mı bilmiyoruz." Hyuck nazikçe açıklamıştı.
"Onu görmek istiyorum, nerede?" hızlıca üstündeki battaniyeyi atmıştı prens, ayaklanıyordu.
"Jaemin dur! Hemen ayağa kalkma!" fakat Jaemin söz dinleyecek değildi, Jeno'yu görmek istiyordu.
Hızlıca odasından çıktığında tüm gözler ona dönmüştü, hemen ardından da sevinç nidaları yükselmişti. Ancak Jaemin selam verecek kadar düşünceli değildi şu an, önüne çıkanların yanından hızla geçerek Jeno'yu bulmak istiyordu. Arkasında arkadaşları, önünde tüm saray çalışanları vardı.
O sırada tam karşısında aynı onun gibi önündeki kalabalığı aşmaya çalışarak ilerleyen Jeno'yu görmüştü. Birbirlerini gördükleri an durup rahat bir nefes aldılar; gözler özlem doluydu, nefesler hızlıydı, nabızları koşmayı bitirmelerine rağmen gittikçe yükseliyordu.
Geniş koridor sus pus olmuş, prenslere bakıyordu şimdi. Önlerini açmışlardı.
"Jeno..." Jaemin'in ağzından son derece zayıf bir ses çıkmıştı.
Bir anda ikisi de birbirlerine hızlıca ulaşmış ve birbirlerinin kollarına atlamışlardı, öyle sıkı sıkı sarılıyorlardı ki neredeyse nefesleri kesiliyordu. Jaemin başını Jeno'nun omzuna gömüvermişti, prensten yükselen güzel koku Jaemin'in gözlerini dolduruyordu. Şu an istediği tek şey içini yakıp kavuran korku duygusunu gidermekti. Jeno'nun da ondan farkı yoktu, Jaemin'i sıkı sıkıya sarıyordu. Hiç bırakmadan, derin nefesleri arasından güzel prensin kokusunu almak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enemies to lovers | nomin
أدب الهواةİki dost krallığın birbirinden nefret eden iki prensi vardı.