"Şunlara bakın!" Donghyuck uyandığı gibi Jeno ve Jaemin'in sarmaş dolaş uyuduklarını görünce heyecanlanmış, diğerlerini uyandırmıştı.
"Böyle olduklarını görseler ne tepki verirlerdi acaba?" Chenle gülerek bakıyordu prenslere, hiçbiri de böyle bir sabah beklemiyordu.
"Jeno ve Jaemin'i aynı yatakta yatırmak iyi bir fikir değildi." dedi Renjun.
"Bizim aramıza değil bunların arasına girmen gerekiyormuş Renjun." Mark Renjun'e dönerek konuşmuştu. Yatarken Hyuck'a sarılmak yerine Renjun'e sarıldığı için trajikomik anlar yaşamıştı.
Göz kapakları titreşen Jeno duyduklarını anlamaya çalışıyordu, gözlerini açmadan zihnini taramaya başlamıştı bile; dün gece ne olmuştu, şu an neredeydi ve bu konuşmalar neydi?
Yavaşça gözlerini açtığında göreceği ilk şeyin beş arkadaşının da ona doğru bakıyor olmasını kesinlikle tahmin etmemişti, hafifçe kaşlarını çattığında ne olduğunu sorguladığı belli olmuştu.
"Günaydın prens Jeno, rahatınız yerindedir umarım." demişti Donghyuck alayla.
"Ne oluyor?" Jeno'nun derin sesi yeni kalktığı için çatlıyordu.
"Sağına soluna bak da ondan sonra sor o soruyu." dedi Chenle, oluşacak kaosu dört gözle bekliyordu.
Göğsündeki ağırlığın sebebi belli olunca kendine engel olamadan gülümsemişti Jeno, Jaemin'in başı göğsündeydi ve böyle uyanmak oldukça hoşuna gitmişti. Pozisyona ek olarak Jaemin'in eli belindeydi, sarılıyordu; kendi eli de Jaemin'in belindeydi. Güzel prens onun göğsünde huzurla uyuyordu.
Pozisyonu bozmak için herhangi bir hareket yapmamıştı, yaparsa Jaemin uyanırdı ve en azından uyanana kadar bu güzel anı devam ettirmek istiyordu Jeno.
"Halinden memnunsun herhalde?" Jisung tek kaşını kaldırarak sormuştu.
"Belli ki memnun baksana." Chenle da ona katılarak konuştuğunda Renjun yüzünü buruşturmuştu.
"Yapış yapış hareketler... Ben gidiyorum, kahvaltıya gelin siz de." Renjun odadan çıkmadan önce yataktakileri son kez süzmüş ve çıkmıştı.
"Evet ben çok açım, inelim aşağıya." demişti Mark, hepsi birden kafa salladığında Jeno kalkmak için hiçbir eylemde bulunmamıştı.
"Jaemin uyandığında gelirsiniz." Donghyuck Jeno'ya dönüp konuşmuş ve diğerleriyle birlikte odadan çıkmıştı.
Aslına bakarsanız Jeno dün geceye ait sadece birkaç şey hatırlıyordu: Yorulana kadar dans ettiklerini, Donghyuck ve Mark meselesini ve Jaemin'in onu öptüğünü...
Jaemin'in nazik öpücüğünü hatırlayabiliyordu Jeno, düşündüğü anda bile vücudundaki tüm kanın yanağına toplandığını hissetmişti. Jaemin onu her anlamda büyülemeyi başarıyordu. Ayrıca kendi dudaklarını da mavi saçlının yanağına değdirdiğini anımsıyordu, rüya gibiydi ancak değildi. Net bir şekilde biliyordu o anların yaşandığını.
Başka neler yaptığını bilmiyordu, sarhoşluğun dibine vurmuşken ne gibi hareketler yaptığı muammaydı. Yine de gecenin güzel bittiği göğsünde yatan şahısla belli oluyordu; açık mavi saçları dağılmış, inatla güzel prensin gözlerine değiyordu.
Uykudayken çok güzeldi.
Jaemin'in düzenli nefesleri usulca bozulmuş, göz kapakları açılmak üzereydi, uyanacaktı. Durgun sesiyle mırıldanıp hareket etmeye çalışıyordu.
"Jeno?" pürüzlü sesi şişmiş dudaklarının arasından çıkmıştı prensin. Başını hafifçe kaldırıp Jeno'ya bakıyordu.
"Günaydın." Jeno prensin belindeki elini yavaşça çekip hareket etmesine olanak sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enemies to lovers | nomin
Fanfictionİki dost krallığın birbirinden nefret eden iki prensi vardı.