Son görüşmelerinin ardından iki hafta su gibi geçerken Jeno ve Jaemin yaşadıkları hislerle yüzleşmiş, kendileri için kolay olmayan bir süreç geçirmişlerdi.
Jaemin Donghyuck'un birkaç cümlesiyle afalladığı gibi kalırken sürekli hislerini inkar ederek böyle bir şeyin yaşanmadığını ve yaşanmayacağını sürekli vurgulamasına rağmen arkadaşları doğru düzgün düşünmesi gerektiğini söyleyip onu ihtiyaç duyduğu kadar yalnız bırakmıştı. Ancak en sonunda Jaemin'in kendi duygularını kabullenmesiyle hepsi de rahat bir nefes alıp olayın goygoyunu yapmaya başlamışlardı.
Jeno ise Jaemin'den ayrıldıktan sonra neden boşluk hissi yaşadığını düşünürken kendini herkesten soyutlarken bulmuştu. Kabul etmesi zor duygulardı bunlar. Senelerin getirdiği nefret duygusu beklemedikleri bir anda sonlanıp arkadaşlığa dönüşürken şimdi ise içlerinden dolup taşan güzel bir duyguya anlam vermeye çalışıyorlardı.
"Dostum neyin var senin? İki haftadır yataktan çıkmıyorsun."
Mark ve Chenle, Jeno'nun odasına daldığında her zamanki gibi yatağında hareketsiz yattığını görmüşlerdi.
"Uykusuz görünüyorsun." mırıldandı Chenle.
"Öyleyim çünkü." Jeno karşılık verirken gözlerini ovuşturuyordu.
"Kalk artık. Şu ruh halinden kurtul diye yapmadığımız plan kalmadı, ama sen her defasında bozuyorsun. Yeter ya!" Chenle Jeno'nun geniş yatağına zıplarken konuştuğunda Mark pencereyi açıyordu.
"Evet, planınız karpuz yemekti. Bu beni değil, Mark'ı mutlu eder." Jeno kendini biraz toparlayıp doğrulmuştu.
"Seni ne mutlu eder o zaman? Jaemin mi?" Mark da arkadaşlarının yanına, yatağa, oturduğunda cevaplamıştı.
"Muhtemelen." Jeno saniyesinde Mark ile gözlerini buluşturmuş ve ciddiyetle bakmıştı karşısındakine.
"İyice nankör olmuş bu. Baksana, bizdense onu tercih ediyor." Chenle dramatik bir ses tonuyla olmayan gözyaşlarını siliyor gibi yapıyordu.
"Buluşmak istiyorsan söyle. Niye bu kadar sürünüyorsun ki?"
"Buluşmak istemiyorum, onu görmek istemiyorum. Yani şimdilik." Jeno yüzünü sıvazlarken duraksamıştı. "Bazı şeyleri tam anlamıyla anlayana kadar böyle olmalı sadece. Düşünmem gerek, son iki haftadır yaptığım gibi."
"Ne gibi?" siyah saçlı olan anlamadığını belli eden gözlerle Jeno'ya bakıyordu. Hem Jaemin'in onu mutlu edeceğini söylüyor, hem de onu görmek istemiyordu. Çelişkiliydi.
"Bir şeyler var, anlayamadığım şeyler." Jeno saçlarını karıştırıp arkadaşlarına yardıma ihtiyacı varmış gibi bakmıştı.
"Ona doğru çekiliyormuş gibi hissediyorum. Neden, diye sorgulamaktan ömrüm çürüdü."
Jeno cümlesini bitirdikten sonra haftalardır aralıksız yaptığı gibi tavana bakmıştı. Sanki tavan ona yardımcı olacaktı.
O sırada Mark ve Chenle şaşkınla birbirlerine bakıyorlardı. Konunun derin olduğu belliydi.
"İki haftadır bunu mu düşünüyorsun?" Mark şaşkınlıkla Jeno'ya bakıyordu.
"Evet, çünkü hiç düşünmediğim şeyleri düşünüyor olmak beni daha da düşündürüyor. Anladınız mı?"
"Anladık da..." Chenle başladığı cümleyi nasıl bitireceğini düşünüyordu. "En azından iki haftadır düşünmelerinin sonucuna vardın mı?"
Aslında Mark ve Chenle olayı çok iyi kavramıştı. Sadece Jeno'yu daha çok konuşturmaya çalışıyorlardı.
"Tam anlamıyla varamadım fakat..." Jeno titrek bir nefes alıp ona doğrudan bakan arkadaşları ile sabitledi gözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enemies to lovers | nomin
Fanfictionİki dost krallığın birbirinden nefret eden iki prensi vardı.