Noel

1K 78 21
                                    



      Günlerdir evin içinden çıkmamış ve harap bir haldeydim. Hogwarts'taki o kadar koşuşturmacadan sonra yapacak gerçekten ama gerçekten hiçbir şeyinin olmaması çok kötüydü. Günlerdir kimseyle konuşmamıştım. En sonunda dışarı adımımı attım, eninde sonunda hediye alacaktım. Para sıkıntımda yoktu zaten. Her şeyin değiştiği o gün o sabaha uyandığımda Hogwarts eşyalarımla beraber bir Gringotts anahtarı bulmuş, peşinden de yüklü miktarda param olduğunu öğrenmiştim. Şimdi üst kattaki odamdan sadece yemek yemek için çıkıyordum. Tüm evi tekrar tekrar gezmiştim sıkıntıdan. Alt katta oturma odası ve mutfak, üst katta ise yatak odaları vardı. Ne kadar yanlış bir şey olduğunu bilsem de kardeşimin günlüklerini okumuştum. Noeldeki tek arkadaşlarımın odadaki soluk bitkiler olduğunu bilse, kardeşimde onları okumama bir şey demezdi.


Alışverişten geldiğimde yorgundum ama kesinlikle kendimi çok daha iyi hissediyordum. Herkese içime sinen hediyeler almıştım. Kendime de birkaç kıyafet almıştım. 70'ler modası tarzıma çok uymasa da birkaç şey bulmuştum. İspanyol paça olmayan. 

     Sirius'a bir radyo ve teyp çalar almıştım, Lily'e gelecek yıl için bir planlayıcı, James'e muggle kutu oyunu, Remus'a bir kazak ve bir kutu çikolata, Peter'a fare zehri almak konusunda çok kararlıydım ama ölümünü görmek istediğimden vazgeçip çirkin bir ceket, Marlene'e makyaj malzemesi almıştım. Bir süre Sirius'a hediye almakta o kadar çok zorlanmıştım ki, hazır bir baykuş almak için Diagon yoluna gelmişken, Çatlak Kazan'dan hediye kartı almayı düşünmüştüm. Bir yıllık bedava içki.

Karşılık olarak Sirius Abba'nın son albümünü, Lily parlak, üzerinde kırmızı taşlar olan zarif bir toka almıştı. James büyülü bir mikrofon almıştı. Şarkı söylemeye başladığımda otomatik olarak vokallerde bana katılıyordu. Remus bir kitap, Peter saat, Marlene yüzük seti almıştı. Tüm hediyelere bayılmıştım, özellikle mikrofona. Durmadan şarkı söyleyip duruyordum, zaten yapılacak çok şeyimde yoktu. Çünkü şuanda ben hayali ailemle hayali tatilimizdeydim.

Beklemediğim bir anda son bir baykuş geldi, paketi hemen açtım, Matthew bir hediye göndermişti. Bir kolye ve ucunda mavi gri taşlardan oluşan bir kolye vardı. Çabası gerçekten güzeldi. Zarif bir hediyeydi. Karşılığında gönderecek bir şeyim yoktu ama ertesi gün alışverişe gidip bir hediye bakabilirdim. Sonuçta tatildeydim ona vaktinde hediye gönderecek zamanım olmayabilirdi.

Bu zamanda arkadaş yapmak daha kolaydı, girdiğim mağazada çalışanlar neredeyse benim yaşlarımdaydılar ve ellerinde oynayacakları bir telefon olmadığında konuşmak zorunda kalıyorlardı. Bende artık benim yüzüme aşina olan bir mağazada çalışan iki kardeşle arkadaş olmuştum. Hatta beni yılbaşı partilerine bile davet etmişlerdi. Gelmemek için bir bahanem olmadığından Andrew ve Zelda'ya evet demiştim.

Partiye giderken kardeşimin siyah kısa kollu kadife elbisesini giymiştim ve saçımı da Lily'nin aldığı tokayla ön kısımlarını arkaya getirip tutturmuştum. Hogwarts'ın açılmasına çok az kaldığından keyfim yerine gelmeye başlamıştı bu sebeple çok güzel eğlendim, eve geldiğimde saat 1'i geçiyordu. Evde tek başına yaşamanın bir sürü olumsuz yanı vardı, yemek yapmak, temizlik, sessizlik gibi ama eve geç gelince kimseye hesap vermemek kesinlikle bir olumsuz yan değildi.

Telefonumu ya da en azından bir kulaklığı bile dışarı çıkaramıyordum, evden çıkarmaya çalıştığım eşya gelecekten gelen bir eşya ise ev bir bariyer görevi görüyordu ve elimde o eşya ile dışarı çıkamıyordum. Ama walkman'in bile henüz icat edilmediği bir vakitte sokakta kulaklık takmadan yürümek çok garip geliyordu. Ya da telefonumu her üç saniyede bir kontrol etmemek. Marketteki ürünler bile yabancı geliyordu. Sanki farklı bir ülkede markete gitmişim gibi. Keşke bunu paylaşabileceğim benimle aynı durumda olan biri olsaydı ama yoktu. Bildiğim kadarıyla yani. Belki de

Under StarsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin