HARRY

370 35 3
                                    

      Lily'nin anne ve babasının cenazesi Lily'nin belli olan karnı ve Petunia'nında hamile olmasıyla iyice içten içe öldürücü bir hal almıştı. Lily, Petunia'dan beklediği desteği alamamıştı. Sanki Petunia bir şekilde, anne-babasının ölümü için Lily'i suçluyor gibiydi. Dünyada kötü giden her şey için Lily'i suçlamaya meylettiği gibi. Bir şey demedi ama Lily'le acılarını yan yana da çekmediler.

Eve beraber döndük, Lily durmadan ağlıyordu. Onu sakinleştirdikten 5 dakika sonra yine sağanak yağış gibi yağıyordu. Sadece James onu biraz teselli edebiliyordu. Lily ilk gün James'e sarıldı ve, ''Buna nasıl dayandın Jamie,'' dedi. Aynı şeyi James'te yaşamıştı. Hepimiz güçlü durmaya çalışıyorduk ama bu ölümler bir girdap gibi denizin dibine çekiyordu.

Lily'i yalnız bırakmamak için yanında kalmaya başladık. Savaşın ve öldürülme riskimizin bir önemi kalmamış gibiydi.

Milyarıncı kez Lily'e, ''İyi misin canım?'' diye sordum.

''İyiyim.''

''Konuşmak ister misin?'' dedim çekinerek.

''Olur.''

''Ben kehaneti sana anlattığımda senin tahmin ettiğini düşünmüştüm. Yani anne babanın değilde Petunia'nın karnındaki çocuğa evini açmasından anlayacağını düşünmüştüm.''

Lily'nin yeşil gözleri yukarıya baktı gözyaşlarını tutmak amacıyla. Ama onun gözyaşlarını tutması gözünü kırpmamaya çalışmak gibi imkansızdı.

''Aklıma geldi,'' dedim. ''Ama olmaz diye düşündüm. Böyle bir şeyi yaşayamam, bana olmaz. Belki ailem başka sebepten almıyordur, diye telkin ettim kendimi.''

''Tabi ki öyle yaparsın,'' dedim. Ailesinin öleceğini düşünememişti bile. Ellerini tuttum. ''Belki bu üzüntün ve kederin hiç geçmeyecek ama yeniden mutlu olacaksın.''

''Biliyorum ama zaman hiç geçmeyecekmiş gibi. Keşke 1 yıl sonrasına gidebilsek,'' dedi elini karnında gezdirerek. Onun hamile olmayı ne kadar sevdiğini düşündüm. Bir yıl sonrasına gidersek doğum yapmış olacaktı. ''Bu yaptığım bebeğe de haksızlık.''

''Eminim seni anlayacaktır.''

Gün geçtikçe Lily biraz düzeldi, hala mutsuzdu tabii ki ama en azından yemeklerini yiyordu.

Evin genelinde bir sessizlik hakimdi, sanki hepimiz çoktan yaşamış ve ölmüş birer hayaletlerdik. Marlene ve Mary sık sık ziyaret etmeye çalışıyorlardı. Marlene en son 1 hafta önce ziyaret ettiğinden bugün ziyaret etmesi lazımdı.

Sirius ve bende ilk 3 hafta Potterlarla birlikte yaşamıştık ama şimdi eve geçmiştik. Yine de ara ara gelip birkaç gün kalıyorduk. Bazen şehirde bazende bir büyücü kasabasında yaşamak eğlenceliydi. Bebeğin Lily'nin karnında büyüdüğünü görüyorduk.

Marlene eve gelir gelmez modu değiştirmeyi başardı. Onun kendini ne kadar zorladığını görebiliyordum yine de bitmez tükenmez bir enerjisi var gibiydi. Olan her şey için o da çok üzgündü ama üzgünlüğünü yansıtırsa her şeyin daha kötü olacağını biliyordu.

''Belki bilmiyorsunuzdur diye diyorum, bu perdeler açılıyor. Hatta arkasında pencere var. Onlarda açılabiliyor. Hatta inanmayacaksınız ama geri kapanabiliyor da. Havanın güzelliğinden haberiniz var mı?'' dedi Marlene hızlı hızlı ve asasıyla pencereleri açtı. İçeriye ışık doldu.

''Aa açıldığını biliyordum ama kapandığını bilmiyordum.''

''Cahil,'' diye dalga geçti benimle.

Under StarsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin