Ending

363 22 7
                                    


Bazı günler sakız gibi uzuyor bazı günler ise saniye kadar sürüyordu. Sebebini bilmiyordum ama bir şekilde geçiyordu. Geçen günlerde Harry ile ilgilenmekten başka bir şey yapmıyordum. Lily ve James'in vefatından sonra Harry ile ilgili her şey acı veriyordu çünkü o Lily ve James'e aitti. Ancak zaman geçtikten sonra Harry'nin de kendi kendine bir varlık, bir bebek olduğunu hatırlayabildim.

Harry ilk başlarda huysuzlanıyordu ama birkaç hafta sonra o da bize alışmıştı, zaten Sirius'u önceden de çok seviyordu. Yeni kelimeler öğreniyor ve bunları söyleyiş biçimi ile bizi güldürüyordu. Onunla ilgilenirken bu gülüşmelerimizde suçluluk halinden çıktı. Ne zaman mutlu olsam suçlu hissediyordum çünkü. Ben kimdim ki en yakın arkadaşlarım öldükten sonra mutluluk duyabilecektim?

Hala anlayamıyordum. Dumbledore, Trelawney'i işe almak için kendi odasında konuşmuştu, Dumbledore, Trelawney kehaneti söylediğinde kimsenin duymadığını söylemişti yine de bu kehanet bir şekilde Voldemort'un kulağına gitmişti. Bu gibi durumlarda gerçeklik duyumu kaybediyordum. Harry'nin kaderinde annesiz babasız kalmak vardı.

Büyü gücümde de bir sıkıntı vardı. Harry ile cisimlenmeye çalışmıştım ve başaramamıştım. Hiçbir yere gidememiştim, sonrasında patronus büyüsünde de başarısız olmuştum. Expeliarmus bile yapamıyordum. Kendi kendime güldüm, en sonunda Sirius bir muggle ile sevgili olmuştu. Keşke Walburga'nın bundan haberi olsaydı diye düşündüm. Gündelik büyüleri yapabiliyordum ama iş bir tık ötesine gidince bir kofti gibiydim. Kafaya çok takmıyordum çünkü takılacak daha büyük sorunlarım vardı.

Örneğin çok yakın arkadaşlarımız ömürleri boyunca St. Mungo'sta kalacaklardı. Çünkü Bellatrix onları delirtene kadar işkence etmişti. Frank Longbottom'un annesi yani Neville'in büyükannesi ile iletişime geçip onlara Alice ve Frank'i ziyaret etmek istediğimi söylemiştim. Alice Hogwarts'tan oda arkadaşımdı ve onun ne durumda olduğunu biliyordum. O yüzden onları görmek için kendimi hazırlamam için aylar geçmesi gerekmişti. Sonrasında Neville ile Harry oynasınlar diye büyükanne ile parkta buluşacaktık.

Sirius, Remus ve Harry ile hazırlandık, Sirius Harry ile Remus'ta benim ile cisimlendi. Cisimlenme konusunda Harry ile aynı konumdaydım, ikimizde büyü yapmayı bilmiyorduk. Gerçi Harry benden daha iyi durumda olabilirdi.

Hastane muggle hastanelerine hiç benzemiyordu, test odaları değil de iksir odaları vardı bu hastane de. Ancak şu yönden benziyordu, hastane ya çok üzgün ya da çok mutlu insanlarla doluydu. Kimileri acı çekiyordu ve bu acı hiç geçmeyecek türdendi, kimi ise iyileşmişti ya da iyileşecekti. Bu yönden hastaneler evrenseldi sanırsam. Alice ve Frank kalıcı hasta kısmındalardı, uzun beyaz koridorlardan geçip gidiliyordu. Birilerine onların hangi odada olduğunu sorduktan sonra ikiliyi bulduk.

Onları gördüğümde onların yeniden çocukluklarına döndüğünü düşündüm. Selam verdik ama onlar çocuklar gibi baktılar yüzümüze ve cevap verme tenezzülünde bile bulunmadılar. İkisinin de saçları kısa kesilmişti ve birbirinin eş kıyafetler giydirilmişti. Alice elindeki bir kuş tüyüyle oynuyordu, Frank ise dışarıdaki tek bir binayı gösteren pencereye dikmişti gözlerini.

''Alice'' dedim sesim titreyerek. ''Alice beni tanıdın mı?''

Alice sadece bakmakla yetindi. Frank'e döndüm, ''Frank, ya sen? Beni tanıdın mı?'' dedim.

Belki isimlerimiz onlara bir şeyler hatırlatır diye isimlerimizi saydım. ''Ben Carmen Silver, senin Hogwarst'taki oda arkadaşındım, bu Sirius Black ve Remus Lupin.'' Çoktan odanın içinde minik bir keşfe çıkmış Harry'i de gösterip, ''Bu da Harry Potter, Lily ve James'in oğulları.''dedim. İkisi de ben konuştuğum süre içinde bana baktılar ancak ben susar susmaz eski hallerine geri döndüler.

Under StarsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin