Septirme

769 61 25
                                    

     Bir rüya diyarından, paralel dünyadan uyanıp kendi acı dolu dünyamıza dönüyordum ama sonrasında yine o parlak renklerin içindeydim.

Gözlerim yarı açık başımda meraklı gözleri görüyordum, adımı söylüyorlardı, her yerde kızıl saçlar vardı. Kızıl saçlar.

Zaman kavramını yitirmiştim, bir saat mi olmuştu yoksa üç yıl mı? Hiçbir fikrim yoktu. Sadece uyandığım süreler biraz uzamıştı. Belki otuz saniye uyanabiliyordum ama sürekli uyuyordum. James'in ağzıma dayadığı iksirlerden olmalıydı. Uyandığımda ağrılar saplanıyordu yine de uyumama engel olamıyorlardı.

Yaralanıp yatakta yatanlar sadece yaralarından şikayet ediyorlardı, kimse yatmaktan sırtının ağrımasından, bacaklarının yürümeyi unutmuş gibi kaskatı olmasından ya da başının basınç değişmiş gibi ağrımasından bahsetmiyordu.

Neler olduğunu hatırlıyordum, Malfoy Malikanesini...

Minik uyanma tenefüslerinden birindeydim. Voldemort'un gözünün önünde ondan hortkuluğu çalmıştık. Bu onu salak yerine koymaktan başka bir şey değildi. Gülmeye başladım, sesim kendime ait değil gibiydi, kullanılmamaktan olmuştu büyük ihtimalle.

''Carmen?'' Sabah olduğunu tahmin ettiğim alacakaranlık ışında Remus odamdaki koltuktan kalkıp hemen yanıma geldi.

Gülmemi durduramamın karşısında Remus'un suratı bembeyaz olmuştu. ''İyi misin?''

Sesimize diğerleri de başımıza geldi, hepsi endişeli görünüyordu. Büyük ihtimalle yaşadıklarımdan travma oluşmuş ve kafayı yediğimi düşünüyorlardı. Ses etmeden bana baktılar.

''Günce... haahha... nerede?''

James odadan çıkıp getirdi.

''Gerçekten çaldık, inanmıyorum. Onu-'' dinlenmem gerekti. ''-salak yerine koydu. Hiçbir şeyden haberi olmadı.''

Onlarda gülmeye başladılar, yaptığımızın plan çok başarılı sonuçlanmıştı.

Uykuya dalmadan önce, ''Yüce Karanlıklar Lordu sonuçda o kadar akıllı değilmiş.'' Dediğini duydum Lily'nin.

Bir sonraki uyanışımda odanın içi kapkaranlıktı, gecenin ortasında uyanmama sebep olan şey bu sefer çişimin gelmesiydi. Kaç gün olmuştu acaba ve tuvalete gitmiş miydim? Gittiysemde hatırlamıyordum. Üzerimdeki örtüyü yavaşça açtım, elimde bandaj vardı. Lestrange'ın elimi sıktığını sonradan hatırladım, kolumun çeşitli yerindeki yara bantlarını hatırlamıyordum. Bu sefer koltukta Sirius yatıyordu. Kimseyi uyandırmadan yataktan çıktım.

Dolabın aynasından kendimi gördüm, yüzüm zombi gibiydi, gözlerimin altı çökmüş ve dudağımda hiç renk yoktu. Makyajım çoktan temizlenmişti. Üzerimde ise sadece uzun bir tshirt vardı. Kaburgamın üzerindeki yarayı merak ediyordum, görmekten delice korkuyordum ama yine de bakmalıydım. Ayağa kalkmam çok uzun sürdü ama yatağa yaslanarak kalkabildim. Oturur hale geldiğimde bile yaram acıyordu. Aynanın karşısında tshirtümü yukarı doğru kaldırırken, midemde bir şey olmadığına emin olduğum halde kusacak gibi hissediyordum. Neyseki bandaj vardı, henüz yüzleşmek zorunda değildim.

Under StarsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin