Bir Düğün, Bir Mektup ve Bir Ölüm

465 27 4
                                    


    Sirius son saatlerde kardeşi için olan şefkatini yeniden kazanmıştı, yıllardır bastırılmış şefkatini. Eninde sonunda kendine kardeş seçtiği kişi ona ihanet etmiş ve kendi kanı ona sahip çıkmıştı. Hayatında ilk kez kendi çekirdeK ailesinden biri onun tarafındaydı. Bunun değerini bilmeliydi. Sadece üzücü tarafı şuydu; Regulus, Sirius istediği için Voldemort'a ihanet etmemişti, aptal bir evcini yüzündendi ama yine de buradaydı. Hem uykusu arasında küçükken baktıkları kaplumbağayı evde unuttuğu için üzgün olduğunu söyledi, şimdi hiç alamayacaklardı kaplumbağayı. Sirius bununla yetinmek zorundaydı.

Regulus kendine gelip uyanamıyordu. Yetersiz beslenmeden olmalıydı. Odasının ısısı son derecede olmasına rağmen üşüyordu. Voldemort tarafından Cruciatus lanetine uğramak sadece fiziksel yaşamını değil psikolojik yaşamını da etkilemişti. İyileşmek istemiyordu. Şubat ayına geldiğimizde sadece evin içinde gezinir olmuştu. Onunla iletişim kurmak imkansızlaşmıştı. Ya tersliyordu ya da cevapsız bırakıyordu. Bu esnada Potterlar gittikçe kötüleşiyordu ve onların bu dünya için sonlarının geldiğini biliyorduk.

Şimdiye kadar Regulus'un burada olduğunu kimseye söylememiştim ama düğün yaklaştığı için saklamak zor olacaktı. Zaten James ve Lily biliyordu ama Marlene ve Mary bilmiyordu. Marlene'e söylemek için yanıp tutuşuyordum ama Regulus orada olduğunu James'in bildiğini bile öğrenince büyük bir olay çıkarmıştı.

Marlene, gelecek haftaki düğün için aldığı kıyafetleri denemek için bana geldiğinde hayır diyemezdim. Regulus odasındaydı, Sirius ve Remus ise nöbetteydi.

Marlene, Lily'nin nedimelerine aynı kıyafeti gitmemesi içi ısrarlı olmadığı için sevinçliydi. Herkesin kendi rengi ve modeli olduğunu düşünüyor, yine de dört farklı renk elbise almaktan kendini alamıyordu. 2 kırmızı, 1 pembe, 1 mavi ve 2 tane de mor elbise almıştı. Hepsine ayrı ayakkabı ve saç modeli belirlemişti. Onu üst kata çıkmamaya ikna etmiştim ama ayna oradaydı ve bu yüzden ikide bir çıkıyorduk. Bir yanımda zaten Regulus'un odasına girmesini istiyordu. Bu yüzden Marlene yukarı çıkmak istediğinde izin verdim ve Regulus ses yaparsa Marlene şüphelensin diye müzik açmadım. Ancak Regulus'un ses yapmasına gerek kalmadı, Marlene oradaki ışık daha iyi diye bir anda odaya daldı ve Rus roman karakteri kılığına bürünmüş, yatağında kitap okuyan Regulus'u görünce bir çığlık attı.

''CARMEN! Hemen buraya gel,'' dediğinde kendimi sırıtmaktan alamadım. Aslında kötü hissetmem gerekiyordu ama yapamıyordum. Oysaki Regulus gerçekten kötü bir dönemden geçiyordu. Hem kendi fikirlerine, hem ailesine hem de Voldemort'a ihanet etmişti ve bunlar tarafından ihanete uğramıştı. Birde Çapulcular'ın yanına tıkılıp kalmıştı. Gitmek istemişti tabi ki ama yalnız bırakılacak kadar sağlıklı olmadığından reddetmiştik, zaten asası da yoktu.

''Marlene!'' Marlene topuklu ayakkabbısı ve uzun kırmızı elbisesini savurarak yanıma koşturdu.

''Carmen! Regulus Black orada! Ne oluyor?''

Siyah eşofman ve sweatshirtüyle kapıya gelen Regulus, ''Bende buradayım,'' dedi.

''Sorunda o zaten,'' diye cevap verdi Marlene. Kendiside cevap isteyen bir yüzle bakıyordu. İkimizde bir süre cevap vermeyince, ''Carmen evinde bir Ölüm Yiyen'in ne işi olduğunu söyle!'' diye çıkıştı ve asasını eline aldı. Onun gözleriyle olaya bakınca benim şüpheli bir konumda olduğum belliydi, Marlene'de gerekeni yapmaktan alıkoymayacaktı kendini.

''Ben...öyle-''

''O Ölüm Yiyen değil.'' Regulus'la aynı anda konuşmuştuk ama o söyleyeceği cümleyi daha uzun düşündüğünden ben daha çabuk söylemiştim.

Under StarsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin