19. BÖLÜM

334 19 10
                                    

Şarkı: Ed Sheeran - Give me love

Kıvanç'ın bu sorusu üzerine anlatamayacağım bir şekilde utanmıştım. Aslında utanılacak hiçbir neden yoktu. Kızardığımı içimde oluşan alevlerden anlayabiliyordum. İçimin yanmasının iki sebebi olabilirdi. Hasta olmam veya utanmam. Ama ikinci seçenek bana daha doğru geliyordu.

Ben utancımdan gözlerimi kaçırarak Cenk'e bakarken, onun da gerildiği çok belliydi. Oysa ki çok basit bir soruydu ama yanlış yorumlanabilirdi.

"Seni ilgilendiren kısım neresi?" dedi Cenk sinirini tutmaya çalıştığı belli olan bir sesle.

"Abi yoksa siz şey mi yaptınız?" diyince Kıvanç, Cenk bize doğru yaklaşıp Kıvanç'ın yüzüne bir yumruk indirdi.

Armin hızlıca ayağa kalkıp Cenk'i sakinleştirmeye çalışırken, Kıvanç kanayan dudağını tutuyordu. Kızlar koltukta oturmuş bir bana, bir onlara bakıyor, ben ise duvara yaslanmış 'Ne oluyor?' diyerek iç sesimle cebelleşiyordum.

Kıvanç'ın dudağı kanamaya devam edince mutfağa gidip buz aldım ve odaya geri döndüm.

"Kıvanç." diye seslendim usulca. Sesime karşılık bütün yüzler bana dönmüştü. Kıvanç'a yaklaşarak buzu dudağına koyacaktım ki, Cenk bana engel oldu.

"Sen geç yerine." Ters ters bakıp elimdeki buzu ona verdim ve kızların yanına oturdum. Hâla sesi sinirli çıkıyordu.

Cenk buzu sertçe Kıvanç'ın dudağına bastırınca, "Ah!" diye inledi ve devam etti. "Yavaş abi!" Cenk bu sefer buzu daha sert bastırınca, Kıvanç buzu Cenk'in elinden alıp dudağına bastırdı.

Kapının zili basınca çiğ köfteci aklıma geldi ve kapıya doğru ilerledim. Cenk de arkamdan gelip kapıyı açmak için elini uzattı. "Sen git bi yüzünü yıka rengin atmış, ben hallederim."

Bir şey demeden lavaboya gittim ve soğuk suyu birkaç kez yüzüme çarpıttım.

Lavabodan çıkıp oturma odasına ilerlediğimde, kimse yoktu. Cenk, mutfaktaki masaya tabakları ve bardakları yerleştirmişti. O, çiğ köfteleri tabaklarımıza yerleştirirken, ben de bardaklara ayranları bardaklarımıza doldurarak ona bir soru yönelttim. "Bizimkiler nerede?"

"Kovdum." Whaat? Onca yolu katedip geliyorlar ve sen onları kovuyor musun?

Ayran şişesini arkamı dönerek tezgâha bıraktım. "Ne demek kovdum?"

"Bas baya kovdum." Tabakları hazırlayıp masaya oturdu. Çok açıklayıcı bir cevap oldu Cenk, gerçekten çok teşekkür ederim.

"Ayıp oldu." dedim sandalyemi çekip karşısına otururken.

"Olmadı. Hadi önündekini ye." Ya bu çocuk kaba mı, kibar mı ben hâla anlayamadım. Bazen acayip derecede kibar yani düşünceli iken bazen çok kaba oluyor. Şu konuyu da açığa kavuşturalım, kibar değil. Düşünceli. Şimdiye kadar kibar olduğunu hiç görmedim. Düşünceli ama hep kendi isteğini yapıyor, hiç karşısındaki insana fikrini sormuyor. Gerçi yaptıkları hep mantıklı, hiçbir şeyi yanlış yapmıyor ama yine de bi karşısındakinin fikrini sorabilir yani.

Gözlerimi devirdim. "Sana da afiyet olsun."

Çiğ köfteyi ağzıma atacak iken bana bakıp sırıtmaya başladı. Bir şey demek istesem de anında vazgeçtim. Daha demin o beni takmamıştı, şimdi sıra bendeydi.

Tabağımın daha yarısını yememe rağmen doymuştum. Ya da bir an önce kızlarla konuşmak istediğim için masadan hemen kalkmak istiyordum.

Tabağımda kalan çiğ köfteleri Cenk'in tabağına aktarıp odama gittim ve telefonumu aldım.

Kum TanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin