21.BÖLÜM

285 17 12
                                    

Şarkı: Mabel Matiz - Gel

"Tamam, inin siz. Ben de geliyorum." diyerek üstüme siyah kapşonlu hırkamı da geçirip evden çıktım. Kapının önüne koyduğum bavulumu göremeyince Armin'in bavulumu aldığını anladım.

Sözde Ankara gezisine gitmeyecek, evde ders çalışacak ve dinlenecektim. Ama canım, sevgili arkadaşlarım ısrar edince onları kıramadım (!)

Arabaya bindiğimde Mira, "Asma şu suratını artık. Eğleniriz işte ne güzel." diye söylenince omuz silkip "Suratımı astığım falan yok." dedim. Yalan. Günlerdir suratsızca dolaşıyordum.

Yol boyunca Armin, Derin, Kıvanç ve Mira'nın sohbetlerini dinledim. Cidden susmak bilmiyorlar ya!

Okula vardığımızda gelen servisleri görünce içime bir sıkıntı doğdu. Ne zaman uzun bir yolculuk yapsam midem bulanıyor, her defasında kusuyordum. Yolculuklarda o kadar çok yoruluyordum ki...

"15 dakika sonra servislerimiz harekete geçecek, yerlerinizi almaya başlayın." diyince müdür, harekete geçtik.

Herkesin binip yerleşmesini bekleyecektim. Hatta belki bana yer kalmaz ve gitmek zorunda kalmazdım. Derin, Kıvanç'ın koluna girmiş bir şekilde bana dönerek, "Ne bekliyorsun bebişko?" dedi.

"Siz gidin, ben hemen geliyorum." diyip lavaboya uğramak için okula doğru yürüdüğümde Ecem'le karşılaştım. Selam vermeden yürümeye devam ederken, "Ya tatlım, bakar mısın?" diyince ters bir ses tonuyla, "Ne var?" dedim.

Yani tamam, şu an kötü bir şey söylemedi. Hatta çok kibar bir şekilde söyledi ama sevgilime yakın olan, davranan insanları öldürmek istiyorum. Sevgilim dedim de, sanırım bir düzeltme yapmam gerekiyor; eski sevgilim.

"Cenk nerede, biliyor musun? Ben baktım ama göremedim." diyince öyle bir sıcaklık bastı ki tarif edemem. Hani afakanlar bastı diyorlar ya, hah tam olarak öyle. Senin ne işin var Cenk'le? Sen kendi dengine göre birisini bulsana be sarı çiyan!

Bu arada tabiki nerede olduğunu biliyorum. 'Bahçede bekçi kulübesinin önündeki 3 nolu 34 CM 2328 plakalı beyaz servisin arka kapısının orada Armin'le konuşuyor.' Oha! Ben bu kadar çok mu dikkat etmiştim ona? Sanırım kafayı yiyorum.

Niye, neden Ecem'in Cenk'in omzuna yattığını, birbirlerinin ellerini tuttuğunu ve Cenk'in Ecem'in saçını okşadığını bilmiyorum. Belki çok kötü bir şey olmuştu ve destek vermek için böyle yapmıştı. Başlarım desteğine! Canım iç sesim ne olur sus!

Belki bu kadar kıskanç olmasaydım şu an bu durumda olmazdık. El ele, diz dize olurduk. Artık kendimi suçlamayı bir an önce bırakmalıydım. Yoksa gerçekten kendimi suçlu çıkaracaktım.

"Yukarıya doğru çıkıyordu yanlış görmediysem." dedim gülümseyerek ve en tatlı bir ses tonuyla. Tabiki ona nerede olduğunu söylemicektim. Çünkü neden söyleyeyim?

"Teşekkürler tatlım." diyip seke seke merdivenleri hızlıca çıkmaya başladı. Tatlımmış! Geber! Ya bacaklara bak dümdüz , upuzun ve ipince. Ay bir daha demek istiyorum, geber!

Lavaboya uğrayıp üstümü düzelttim ve parmaklarımı saçlarıma daldırarak dağılmış olan saçlarımı düzelttim. Bahçeye çıktığım gibi servislere bakındım ama bizimkileri görmedim. Telefonumu çıkartıp hepsini teker teker aradım fakat hiç birine ulaşamadım. Of! Okul dışında niye alırsınız ki şu telefonunuzu sessize?

Elimde ağır bir bavul, kolumda günlük omuzdan asılı çantam ve karşımda bir sürü servis.

Bir yanım 'Ne gezisi git eve.' derken diğer yanım, 'Saçmalama.' diyor. Tekrar telefonumu elime alıp onları aramaya başladım ve gözlerimi bahçede gezdirdim. Sesli bir şekilde "Of!" diyerek arkamı döndüğümde Cenk'in göğsüne çarptım.

Kum TanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin