13. BÖLÜM

355 20 13
                                    

Şarkı: Lorde- Royals (TwentyForSeven cover)

Kapı tıklama sesi kulaklarımı doldurunca gözlerimi açmaya çalıştım. Fakat Güneş ışınlarının gözlerimi yakmasıyla açamadan gözlerimi tekrar sıkıca kapattım.

Kapı tıklanmaya hala devam ediyordu, hatta kapının diğer ucundaki ısrarla şiddetini arttırıyordu. Hiç durmayacak gibiydi.

Uykulu sesimle, "Efendiğmm?" dememle oda kapısının açılması bir olmuştu.

"Sen hala kalkmadın mı?" Gözlerimi aralayıp Cenk'e baktım.

"Hayır." Ve gözlerimi tekrar kapattım.

Üstümdeki çarşafı tek seferde çekerek söylendi. "Hadi kalk."

"Uykum var."

"Dün öyle demiyordun." Gözlerimi açarak ona ters bir bakış attım ve kafamın altında olan yastığı alarak kafamın üstüne koydum.

Cenk'in ayak seslerini duyduğumda odadan çıkacağını ve beni rahat bırakacağını zannetmiştim. Fakat karşımdaki kişi Cenk Ayaztaş. Tabiki beni rahatsız etmek için elinden geleni yapacak!

Kafamın üstündeki yastığı çekerek, "Çabuk." dedi sert bir sesle. Tek kaşını kaldırmayı da ihmal etmemişti.

Her zaman, nerdeyse her zaman sesi sertti. Sesi de en az yüzü kadar sert be.

Olduğum yerde doğrularak ona baktım. "İlk hafta. Dersler işlenmiyor. Ve okula gidiyoruz." Her cümleyi vurgulayarak söylemiştim.

"İlk hafta. Yoklama alınıyor. Ve okula gidiyoruz." O da benim gibi her cümleyi vurgulayarak söylemişti.

Of'layarak ayağa kalktım ve lavaboya yöneldim. Yüzümü ve sıkıca ellerimi yıkadıktan sonra diş fırçam olmadığı için parmağıma bir miktar diş macunu sıkıp dişlerimi öyle fırçalamaya çalıştım.

Diş fırçalama gibi bir takıntım olduğu için dişlerimi fırçalamadan hayatta dışarı çıkmazdım.

Dişlerimi fırçaladıktan sonra -tabi buna fırçalama dersek- dün kullandığım tarağı alıp suyun altında yıkadım ve tarağı dalgalı saçlarımda gezdirdim. Saçlarıma şekil verdikten sonra odama -daha doğrusu bana verilen odaya- doğru ilerledim.

İçeri girdiğimde Cenk'in ellerinde kıyafetlerimin olduğunu gördüm. "Beş dakikan var, bunları giyip aşağı iniyorsun." Ve kıyafetleri ellerimin üstüne koyup odadan çıktı.

Odadan çıkarken sadece arkasından şaşkınlıkla ona bakabildim. Bak sen ya, bir de bana emir veriyor!

Üstümdeki pijamaları -Cenk'in pijamalarını- çıkartıp siyah okul eteğimi ve beyaz gömleğimi giydim. Gömlek uzun olduğundan eteğimin içerisine koydum. Yattığım yerdeki çarşafları ve çıkardığım pijamaları katlayarak düzenlice koltuğun üzerine yerleştirdim.

Merdivenlerden aşağı indiğimde Nihal abla, "Kızım gel, kahvaltını et." dedi gülümseyerek.

Cenk, merdivenlerden inerken kafasını kaldırmış beni inceliyordu. Hava güzel olduğundan dolayı eteğimin altına külotlu çorap giymeye gerek duymamıştım. Ve Cenk şimdi bacaklarıma bakıyor.

Ay yine istemeden parmaklarımla oynamaya başladım. Cenk, bakma! Bakma diyorum! Hah, tamam. Kafasını masaya çevirdi.

Eteğin boyu, normal bir okul eteğine göre kısaydı. Eski okulumun eteği hep dizlerde ve diz altında oluyordu. Ve ben her seferinde terziye gitmek zorunda kalıyordum. Uzun etekleri genelde tercih etmiyorum yaşımdan dolayı ama hoş modelleri de yok değil. Her neyse.

Kum TanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin