Resim: Armin Kozan
Şarkı: Coldplay - MagicŞu birkaç günü Cenk ve arkadaşlarıyla beraber -Mira, Derin ve ben- geçirmiştik. Okulda beraberdik, dışarı çıktığımızda sürekli beraber vakit geçiriyorduk. Arada sırada Cenk'le tartışsak da, biraz zaman geçtiğinde hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorduk. Kavgalarımızın en büyük nedeni de kıskançlık.
Ama bakın şimdi anlatacağım ve haklıyım. Ecem hala Cenk'in dibinden ayrılmıyor ve Cenk de buna karşın hiçbir şey yapmıyor ve beni deli ediyor. Ona niye bir şey yapmadığını sorduğumda ise 'Ben onu takmıyorum, sen de takma benim kıskanç sevgilim.' diyip sarılıyor ve konuyu her türlü kapatıyordu. Ben de abarttığımı düşünüp bir daha konuyu açmıyordum.
O da sürekli giyimime karışıyor be arkadaş! Ya bir de söylediği, istediği şey çok saçma. 'Bana bak çok güzel giyineceksin, en güzel sen olacaksın ama birisinin sana baktığını görürsem asıl sen o zaman görürsün.' diyiyor. Hem güzel giyineceğim, süsleneceğim hem de kimse bana bakmayacak?! Çok şey istiyorsun sen Cenk Ayaztaş.
Abim iş gezisinden erken dönmüştü ve abim gelene kadar günlerimizi normal bir şekilde geçirmiştik. İki gün zaten hafta sonuna denk gelmişti. Cuma gecesi Cenk'le öpüştüğümüzden dolayı hafta sonu yüzüne bakamamış, sürekli gözlerimi kaçırmıştım. Gözlerimi kaçırmayı bırakın, komple ondan kaçıyordum. O da benim bu halimi anlamış ve çok güzel dalga geçmişti. Ben onun yüzüne bakmadıkça o çenemden tutup yüzümü ona doğru kaldırıyor veya benim boyuma gelebilmek için bacakları üstünde eğiliyordu.
Benim uyuz ama bir tanecik sevgilim!
Pazartesi günü de okula beraber gitmiştik ama yol boyunca yüzüne bakamamıştım tabiki. Ya gülmeyin sakın ama bu işler o kadar kolay değilmiş. Bir de benim ilk ilişkim olduğundan ne yapacağımı, nasıl hareket edeceğimi bilemiyordum.
Kendime sürekli lanetler yağdırıyor, 'Madem bu kadar utanacaktın, niye öptün salak??' diyip duruyordum. Ama daha sonra bunu ne kadar kabul etmek istemesem de kendime açıklıyordum; Cenk o kadar yakınımdayken ona karşı duramamıştım ve kendime engel olamamıştım. Ona karşı durmak zaten imkansız denilecek kadar zordu. Önceden öpüşmenin iğrenç bir şey olduğunu, hatta insanın midesini bulandıran bir şey olduğunu düşünsemde bir kez daha yanılmıştım.
Sanki Cenk'le senelerdir çıkıyoruz gibi hissediyordum, tabiki utanmam dışında. Yani senelerdir çıksak utanmazdım. Gerçi ben Dorina isem, her zaman her yerde koşulsuz utanırdım.
Her neyse, pazartesi günü okul çıkışında eve dönecek iken Cenk tutturdu 'Benim işim var, sen git.' diye. Normalde beni yanından bir dakika ayırmak istemeyen, evimden alıp evime bırakan çocuk şimdi eve git işim var diyor. İşinin ne olduğunu sorduğumda ise cevaplamak yerine 'Kendine dikkat et, sağa sola bakmadan yürü, eve gidince bana haber ver.' gibi şeyler söylüyordu. Okuldan bağıra çağıra, milleti umursamadan çıkmıştım ve Cenk'e bunu ödetmek konusunda kararlıydım. Ama eve gidince abimin bana sürpriz yapmak istediğini ve Cenk'le konuşup gelmemesini söylediğini öğrenmiştim.
Ay hanimiç benim düşünceli sevgiyim, hanimiç benim güzey güyüşyüm, güzey kokuluyymm!
Ay ben ne diyorum, nasıl konuşuyorum böyle aynı çocuk gibi ?!
Aşk arkadaşlar, aşk ! Beni ne kadar çok mutlu ediyorsa, aynı oranda da üzüyordu. Hatta çoğu zaman olaylara karşı duygusuz, tepkisiz kalıyorum. Yoruluyorum. Beynim yetkilerini kaybediyor sanki. Beni benden alıp bambaşka birisi yapıyor. Eskiden hayatta yapmam dediğim şeyleri şimdi gözüm kapalı yapıyorum. Ve seviyorum. Yine, yeniden, her zamankinden daha çok...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Tanesi
Teen Fiction"yani şu hayatta senin bile yerin dolacaksa inanacak hiçbir şeyim kalmaz"