Resim: Karmen Aras
Şarkı: Avenged Sevenfold-Seize the dayAbim arabayı okulun önünde durdurup park etti. Beraber arabadan indik. Ben hızlı adımlarla önden giderken abim de beni takip ediyordu.
Bahçeye girdiğimde voleybol -filede- oynayan bir takım vardı. Ben bahçeye girince hepsinin dönüp bana baktığını fark ettim. Onlara aldırış etmeden yürümeye devam ettim.
Ayaztaş Koleji
Kocaman üç senemi geçireceğim okulum
Yeni hayat
Yeni okul
Yeni arkadaşlar
Kısacası yeni bir başlangıç..Okul dört katlıydı ve dışı beyazdı -çok az sarı bölümler de bulunuyordu.- Bahçesi eski okulumdaki bahçenin neredeyse üç katı kadardı. Bahçenin karşılıklı iki bölümünde basket potaları vardı. Tam emin değilim ama galiba on iki tane bank bulunuyordu bahçede.
Okulun içine girince ilk etrafıma bakındım. Okulun içi de genişti. Dışı gibi içinde de beyaz renkler hakimdi.
Birden abimin omzuma elini koymasıyla irkildim. Abim de bunu fark etmiş olmalı ki "Sakin ol" diye sessizce fısıldadı. Kafamı salladım.
Bize doğru gelen ayak seslerini duyduğumda kafamı kaldırarak karşıma baktım. Üstündeki önlükten okulda çalışan bir hizmetli olduğunu anladım.
"Usta bakar mısın? Müdürün odası nerede?" dedi abim yanına yaklaşarak.
Adam ilk abime, daha sonra bana baktı.
"Şu koridorun sonuna kadar yürü, sağdaki ilk oda evlat." dedi kibarca."Teşekkürler usta, kolay gelsin."
"Saol evlat."
Abimle koridorda yürümeye başladık. Koridorun sonuna geldiğimizde sağdaki ilk odaya baktım. Zaten odanın yanında: ' Müdür: Uğur Gören ' tabelasının olduğunu gördüm. İçimi büyük bir heyecan kapladı.
Odaya girdiğimizde müdür ayağa kalkıp elini uzattı. "Hoşgeldiniz Karmen Bey."
Abim de uzattığı elini sıkıp "Hoşbuldum Uğur Bey." diyip gülümsedi.
Tam bana bir şey söylemediği için alınacaktım ki, "Siz de hoşgeldiniz küçük hanım." diyerek gülümsedi.
"Hoşbulduk." dedim titrek bir sesle.
Evet, gerçekten heyecanlandım.Müdür abime dönüp, "Karmen Bey biz dosyaları hazırladık, siz sadece imzalayacaksınız."
"Teşekkürler" diyip adamın yüzüne bakarak gülümsedi.
"Ha bu arada sormayı unuttum, bir şey içer misiniz?"
"Bir çay fena olmazdı." dedi abim.
Daha sonra bana dönerek, "Sen bir şey istiyor musun Dorina?" diye sordu.
"Hayır abi, sadece okulu gezebilir miyim?" dedim gözlerinin için bakarak. Bir şey demeden kafasını salladı. Ben de ayağa kalkarak odadan çıktım.
Olduğumuz kattaki sınıfları gezdim. Tahminimce sınıflar en fazla 20 kişilikti. Akıllı tahta, beyaz tahta ve yeşil tahta olmak üzere sınıfta üç tane tahta vardı. Sıralar da beyazdı. Büyük bir dolap vardı. Sanırım buraya sınıfın ihtiyaç ve gereçleri konuluyordu. Sınıfta biraz daha vakit geçirirsem bir sürü hayal kuracaktım. Bu yüzden hızlı adımlarla sınıftan çıktım.
Laboratuvarları, atölyeleri, lavobaları ve kantini gezdikten sonra ne yapacağımı kestiremedim. Müdürün odasına doğru bakınca hala abimle sohbe ettiklerini gördüm. Sohbetlerini bölmek istemediğimden okulun içindeki bir banka oturdum. Zaten yorulmuştum, dinlenmek iyi bir fikirdi.
Yaklaşık on iki dakika boyunca oturdum. Abimler hala sohbet ediyorlardı. Attıkları kahkahalardan dolayı sohbetlerinin koyu olduğunu anladım. Abimin beni bu kadar bekletmesine hakkı yoktu. Sadece okula yazılıp eve geri döneceğimizi sanıyordum. Fakat yanılmıştım. Neyse, bunun acısını sonradan abimden kesinlikle çıkartacaktım.
Boş boş oturmaktan sıkıldığımdan ayağa kalkıp bahçeye çıkmak için yürümeye başladım. Merdivenlerden yavaşça indim ve bana en yakın olan bir banka oturdum. Okula girdiğim zaman gördüğüm voleybol takımı hala oynamaya devam ediyordu. Ben de onları izlemeye başladım.
Birinci grupta iki kız, üç erkek vardı. Kızların ikisi de çok güzeldi ve kusursuz bir fizikleri vardı. Erkeklerin ise ikisi kumral biri esmerdi. Üçünün de boyu 1.80'den aşağı değildi. İkinci grupta da birinci grubun tersine üç kız iki erkek vardı. Bu gruptaki kızların üçü de esmerdi ve onların da fizikleri kusursuzdu. Erkeklerden biri sarışın, diğeri kumraldı. Sarışın olanın bebek gibi bir yüze sahipti ve tahminimce 1.81~1.82 cm boyu vardı. Kumral olanınsa yüzü kemikliydi ve yüz hatları oldukça sertti, boyu en fazla 1.84~1.85 cm idi.
Bir süre voleybol maçını izledim. Bir anda kendimi voleybol oynayan kızlarla karşılaştırdığımı fark ettim. Onlar uzun ve inceydi. Benim boyum ise 1.70'di. Onların saçları bakımlı ve upuzundu. Benim saçlarıma yaptığım tek bakım ise saçlarımı yıkarken kullandığım saç kremiydi ve saçlarım normal uzunluktaydı. Onlar kadar güzel olamadığım için bir kere daha içimden lanet okumuştum.
Abime bakmak için ayağa kalktığım sırada başıma hızla çarpan bir topla yere yığıldım. Onları izlemeyi bıraktığım için bana doğru gelen topu görmemiştim. Top başıma o kadar hızlı çarpmıştı ki hiçbir şey düşünemiyor ve yerimden kalkamıyordum. Cenin pozisyonunu almış ve kollarımla başımı hapsetmiş bir halde yerde yatıyordum.
Ben, hareket etmek için beynime komut vermeye çalışırken kendimi iki elin arasında banka doğru taşınırken buldum.
Voleybol oynayanlardan şu sert yüz hatlı dediğim çocuk var ya, hah işte gözlerimi açtığımda onu karşımda elindeki buzu başıma tutarken gördüm.
Ne olduğunu tam olarak hatırlayamayınca bayıldığımı fark ettim. İşte şu sert hatlı çocuk gözlerimi açtığımda sadece gözlerimin içine baktı. Ben de onun gözlerinin içine bakarken özür dilemesini veya iyi olup olmadığımı sormasını bekledim. Ama ağzını bile açmamıştı, sadece buzu başımda tutuyordu.
Gözlerimi devirerek kalkmaya çalışacak iken ciddi, hatta çok fazla ciddi bir şekilde "Yavaşça otur ve hareket etme." dedi. Kaşlarımı çatarak ona baktım.
Afedersin de sen kim oluyorsun da bana emir veriyorsun? Rica etsen dediğini yapardım ama şimdi tabiki de yapmayacaktım.
Elini başımdan çekip hızlıca ayağı kalktım. Tabi ben bu baş dönmesini hiç hesaba katmamıştım. Tekrar yere kapaklanacağımı farz etmiştim ki şu sert yüz hatları olan çocuğun beni belimden tuttuğunu fark ettim.
Gözlerimi gözlerine değdirmek için başımı kaldırdığımda bana sinirli bir şekilde bakıyordu. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye kükredi.
Evet, bildiğiniz kükremekti bu. Tam cevap verecek iken abimin sesi kulaklarımda yankılandı.
"Dorina!" kaşlarını çatmış bir şekilde bize doğru büyük adımlarla geliyordu.
Bize yaklaştığında ben hala şu lanet olası çocuğun kollarının arasındaydım. Ama ben bunu abimin beni kolumdan tutup kendisine doğru çektiğinde anlamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Tanesi
Genç Kurgu"yani şu hayatta senin bile yerin dolacaksa inanacak hiçbir şeyim kalmaz"