İçimdeki vicdan azabını bir türlü dindiremem yetmiyormuş gibi birde her geçen dakika daha da artıyordu. Gözlerimin önünde sürekli Neji'nin alev alan bedeni vardı, kulaklarımı ise onun çığlıkları esir ediyordu. Onu öldüren tam olarak ben olmasam da, dolaylı yoldan ben sayılırdım. İlk cinayetimi işlemiştim. İlk diyorum çünkü devamının geleceğini biliyorum.
"Belki de patlamanın olduğu yere gitmeliyiz?" dedim, "Hala oranın yakınlarındalardır?"
"Nereden gideceğimizi biliyor musun ki?"
Umutsuzlukla başımı iki yana salladım. Sasuke ile bir saattir boş boş yürüyorduk. Henüz kimseye rastlamamıştık.
"Onları aramamıza gerek yok," dedi, "Onlar bizi bulacaktır, Hinata için kolay bir şey."
Söylediklerini onaylayarak kafamı salladım. İkimiz bir süre daha konuşmadan yürümeye devam ettik. Bu sessizliği bozan ben oldum, "Sırası değil biliyorum ama... O gün neden ağlıyordun? Birkaç gün önce, kendini kaybetmiş gibi-"
Söylediklerimi duymazdan gelip konuyu değiştirdi, "Bir ses duyuyor musun?"
"Konuyu değiştirme!" deyip koluna hafifçe vurdum ve gözlerimi devirdim.
"Hayır hayır," dedi bana dönerek, "Gerçekten bir şey duyuyorum."
Yüzündeki ciddi ifadeyi görünce bende ciddiyete döndüm ve dikkatimi vererek etrafı dinlemeye başladım. Bizden başkasına ait konuşma sesleri geliyordu, üstelik çokta uzak sayılmazdı. Bir ağacın arkasına saklandığımızda ikimizde kafamızı uzattık ve o yöne baktık. Fakat hiç kimseyi göremiyordum. Oysa ki bir kişinin konuşma seslerini duyduğuma oldukça emindim.
"Şuna bak," Sasuke eliyle bir yeri işaret ettiğinde kafamı kaldırdım ve gösterdiği ağacın dalına baktım. Yeşil renkte bir papağan, tıpkı bir insanınkine benzeyen sesler çıkararak konuşuyordu.
"Ne yani?" dedim anlamsızca, "Bir papağanın sesine mi geldik?"
İkimizde anlamsız gözlerle papağanı süzerken, sırtımda bir kıpırdanma hissettim. Huylanarak elimi sırtıma atıp kaşımaya çalıştım fakat gittikçe hareketlenen bir şey vardı ve sırt çantam hareket ediyordu. Benim bu çırpınışlarımı fark eden Sasuke, kaşımak için elini sırtıma götürdü. Fakat götürür götürmez yüzünü acıyla buruşturarak elini çekti, "Ah!"
"Ne var sırtımda!"
En sonunda çantayı çıkardım. Çantayı sivri tırnaklarıyla parçalamaya çalışan bir sincap gördüğümde ona tuhaf tuhaf baktım.
"Lanet şey," Sasuke sincabı ensesinden tutup bir kenara fırlatıp yüzünü tiksintiyle buruşturdu, "Elimi ısırdı..."
"Sanki hayvanlar bize karşı bir komplo kurmuş gibi değiller mi?" diye sordum kaşlarımı çatıp düşünerek, "Önce papağan, sonra sincap... Bizi kandırmaya çalışıyorlarmış gibi."
"Ne saçmalıyorsun?" Sasuke açık açık düşüncelerini dile getirdiğinde ona ters ters baktım. Tam ağzımı açıyordum ki, söylediklerimi kanıtlar nitelikte bir sincap daha çalıların arasından fırladı. Hırçınca çantama doğru atılmış ve pençelerini kumaşına geçirmişti.
"Gördün mü?" Saldırgan sincabı ayağımla itekleyerek yere düşürdüm, "Sence buna kim sebep olabilir?"
Sasuke hala yüzüme boş bir ifadeyle bakıyordu, "Ne demeye çalışıyorsun yani?"
Elimi alnıma şaplattım bıkkınlıkla, "Salak mısın sen? Bu güce sahip birilerini tanımıyor muyuz?"
"Bilmem, tanıyor muyuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dark forces | sasusaku
FanfictionAhengi, farklılıklar yaratır. •sasusaku •11/01/2021