An itibariyle Ingiltere'de idik. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum ülkede...
Iniş yapmıştık ve ben tek bir dakika bile uyumamıştım. Bavullarımızı beklemeden havaalanından çıktık. Zengin olmak böyle bir şeydi sanırım. Hiçbir şey yapmıyordun ama her şey senin için halloluyordu.
Nehir anne ile birlikte siyah minibüse binmiştim. Yine kimseden çıt çıkmadan, bir bilinmeze doğru ilerliyordum.
30-40 dakikanın ardından filmlerde gördüğümüz, kocaman bir evin önünde durduk. Hasan'ın inmem için uzattığı ele bir bakış attım, tutma gereksinimi duymadan arabadan indim ve Nehir anneyi takip etmeye başladım.
Bahçede onlarca bodyguard kılıklı adam vardı. Hoş zaten bodyguardlardı. Ama hiçbiri kafasını kaldırıp bize bakmıyordu. Sanırım bu Nehir KESKIN etkisiydi.
Ev ile uyumlu siyah kapıya geldiğimizde kapının ardından tonton bir teyze çıkmasını elbette beklemiyordum. Rus, manken kılıklı bir yardımcı beklemiştim.
Nehir anne yine tek kelime etmeden elindeki çantayı kadına verdi ve merdivenleri çıkmaya başladı, tabi bende onu takip ettim. Merdivenler bittikten sonra, uzun bir koridora girdik. Saydığıma göre geride 5 tane kapı bırakmıştık. Koridorun sonunda sola dönmemizle geniş bir hole girdik.
Görüs açımda 4 tane kapı vardı, 3 tanesi kahve tonları 1 tanesi beyazdı. Beyaz kapının önüne geldiğimizde Nehir anne bana dönüp "Biliyorum, şu an bana çok kızgınsın ama ileride teşekkür edeceksin. Buna emin ol. Yeni hayatına hoşgeldin Arya KESKIN" dedi ve beni orada bırakıp gitti.
Birkaç dakika ne yapacağımı bilmeyerek öylece durdum. Daha sonrasında cebimde hissettiğim titremeyle tabiri caizse ödüm koptu. Tabi ya telefonum. Uçaktan indiğimizde Hasan vermişti. Hattımı değiştirdiğini ama geri kalan her şeyin aynı olduğunu söylemişti.
Telefonun ekranını açtığımda Ayşe, Yavuz ve Aslı'dan onlarca arama vardı. Ayşe ve Yavuz liseden bu yana en yakın arkadaşlarımdı. Aslı ev arkadaşımdı, bahsetmiştim zaten.
Aslı ve Ayşe ile olan gruba girip, Yavuz'u da ekleyip, durumumu bildiren kısa bir paragraf attım. Anında gelen onlarca hakaret mesajını es geçip, iyi olduğumu, onları daha sonra arayacağımı söyleyip ekranı kapattım.
Önümdeki beyaz kapıya içini gösterebilirmiş gibi bir süre baktıktan sonra bunun bir faydası olmadığını anlamıştım.
Sanırım Nehir anne beni fuhuş çetesine satmayacaktı, o fuhuş çetesinin ta kendisi idi. Şimdi de ilk müşterim beni içeride bekliyordu.
Derin bir nefes alıp, kapıyı tıklattım, içeriden gelen karakterli bir erkek sesiyle kapı kulpunu yavaşça indirdim. Içerideki sese aşık olabilirdim, hayatımda duyduğum en güzel ses tonu olabilirdi.
Açtığım kapıdan içeriye girip, kapıyı kapattım. Kapıya aşkla bakmanın işe yaramayacağı bilincinde yavaşca arkamı döndüm. Gördüğüm bedenle gerçekten şok olmuştum.
Biraz önce bu ses tonuna aşık olurum demiştim ya, siz unutun onu. Ben direkt bu adama aşık olurdum. Tabi normal bir zamanda olsaydık...
1.90'ı aşmış boyu, uzun mesailer harcadığı belli olan kaslı vücudu, açık renk teni, yumuşak olduğu buradan bile belli olan kumral saçları, bal rengi gözleri, karakteristik düzgün bir burnu, dolgun pembe dudakları, keskin çene hattı ile her görenin aşık olacağı biriydi.
Tek bakışıyla bile sayısız kadınla birlikte olabilecek biriydi. Peki neden bu odadaydı? Hayır madem böyle bir yere geliyordu fakat neden ben? Daha tecrübeli biri olması gerekmiyor muydu? Belki de bakire takıntısı vardı. Kafamın içi aşure gibiydi şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ
ChickLitMert KESKIN Görüp görebileceğiniz en acımasız insandı. Ama onun bir zaafı vardı. Zaafı olduğunu bile bilmeyen sıradan bir kadın... 12.03.2021♡