Gözde ablaya sarılıp uzun süre ağlamıştım. Ağlamakla kalmamış, Gözde ablayı da ağlatmıştım. Şimdi bizi ayırmaya çalışan Mert sayesinde ağlamaya ara vermiştik.
Gözde Abla kendini toplamak için tuvalete gitmişken, ben Mert'in yine göğsüne sığınmış, gömleğini iki elimle sıkı sıkı kavramıştım. Ağlamaktan konuşamıyorken bile "Senden nefret ediyorum!" demiştim.
Saçlarımı öpüp "Biliyorum güzelim" diyen bedene biraz daha yaklaşıp sakinleşmeye çalıştım.
"Teşekkür ederim" diye fısıldadığımda bana daha sıkı sarılıp "Seni ona verdiğim için hayatımın sonuna kadar kendimden nefret edeceğim ama sana değer, sen yeter ki mutlu ol." demişti.
Yaslandığım göğse sürtünüp daha sıkı tutundum. Kemiklerimi ağrıtacak şekilde sıkı sarılıyordu ama ikimizinde umrunda değildi.
Gitmek istemiyordum ama kalırsam ne ben, ne de Mert mutlu olamayacaktık. Ben sürekli onu suçlayacak, o sürekli kendine yüklenecekti.
Bu zamana kadar Mert'in yaptığı her şeye, o da zorla evlendi, istemediği birinin yanında düşüncesiyle ses çıkarmamıştım.
Madem beni seviyordu, ben neden geldiğim ilk 3 gün çenemde parmak iziyle gezmiştim? Neden onunla uyumak için kendimi parçalayıp öyle ikna etmiştim?
Odada yankılanan sinirli olduğu belli olan Gözde ablanın "Arya!" demesiyle ayrılmıştık. Yavru kedi gibi bakarak "Efendim" dediğimde tavrı kırılır gibi olmuş ama anında dominant tavrına geri dönmüştü.
"Ne senin bu halin" diye cırladığında yerimden sıçradım. Unutmuştum bu hallerini. Ne yaptım diye kendimi sorgularken "Kaç kilo verdin sen!?" diye bağıran bedenle rahat bir nefes almıştım.
Bir şey yaptım diye ödüm kopmuştu lan!
Omuzlarımı yenilmişlikle düşürüp "Gözde abla gidelim mi?" diye fısıldadım. Kaşları biraz daha çatılıp "Nereye?" diye sordu. Omuz silkip "Istanbul'a" dedim.
Şok olmuş bir ifadeyle bana bakan kadından bize biraz izin vermesini istemiştim. Anında odadan çıkan bedenle, arkamdaki bedene döndüm.
Gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Ben de gözlerimi bal rengi gözlere dikip bir süre izledim.
Şu an Mert'in tüm duygularını gözlerinden okuyabiliyordum. Şu an yetişkin Arya ve Mert olarak bakışmıyorduk, o minik yaralı 2 çocuk olarak bakışıyorduk.
Ve eğer biraz daha bakmaya devam edersem ne yetişkin Mert'i, ne de o küçük çocuğu bırakamazdım. Eğer burada kalırsam da Mert'e dünyayı dar ederdim. Kendimi çok iyi tanıyordum.
Bu yüzden alnımı çenesine yasladım. Çenesinin yerini anında dudakları alırken defalarca öptü. Dudakları ve alnım dışında birbirimize temas etmiyorduk.
Dudaklarını olduğu yerden ayırmadan "Gitme" diye fısıldadı. Fısıltıyla mideme giren kramp bir olurken, zorlukla yutkundum. Daha fazla dayanamayıp parmak ucumda yükseldim, ellerimi ensesine çıkarıp dudaklarımı onun dudaklarına yasladım. Birbirimizi nazik ve tutkulu bir şekilde, tüm duygularımızı yansıtarak öptük.
Ne kadar geçti bilmiyordum ama bildiğim tek şey biraz daha kalırsam gidemeyeceğimdi.
Mert'in ayrılıp geriye adımladığım sırada yanaklarımdan kavranıp geri çekilmem bir olmuştu. Sıkı bir öpücük kondurup "Her ne olursa olsun her zaman yanında olacağım, her koşulda. Eğer bir gün" deyip boynunu çıtlattı, bu sinirlendiğini gösteriyordu.
"Bir gün" deyip dilini dişlerinde gezdirdi. "Eh sikicem" deyip tekrar kendine çekip uzunca öptü. Ayrıldığımızda "Bir gün başka biri olsa bile yanında olacağım, söz veriyorum." demiş tekrar öpüp beni serbest bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ
ChickLitMert KESKIN Görüp görebileceğiniz en acımasız insandı. Ama onun bir zaafı vardı. Zaafı olduğunu bile bilmeyen sıradan bir kadın... 12.03.2021♡