13.BÖLÜM

53.5K 1.5K 540
                                    

Medya: Bölüm sonu

Mert ile tartıştığımız günden beri doğru düzgün tek kelime etmemiştik. Zorunlu kalmadıkça birbirimizin suratına dahi bakmıyorduk.

Sürekli dokunmak isteyen, temas bağımlısı adam, 3 haftadır zorunda kalmadıkça parmağının ucunu bile değdirmiyordu bana. Bu durumdan tabiki şikayetci değildim, temastan hoşlanmıyordum zaten.

Ama sanırım alışmıştım. Içimde küçük, minicik bir yer o dokunuşları istiyordu. Evet temastan hoşlanmıyordum ama aynı zamanda ilişki de her zaman temas bağımlısı olmuştum. Kabul ediyorum, değişik bir türdüm.

Geçen 3 haftada beni en çok zorlayan şey uyumak olmuştu. Bilmediğim ya da alışmadığım ortamlarda hayatta tek uyuyamazdım. Bu yüzden ilk geldiğimde de birlikte uyumak istemiştim.

Mert, çoğu gece odaya hiç gelmiyor, ara sırada çok geç geliyordu. O geldiğinde ben genelde uyuyor oluyordum. Sabah benden önce uyanıp gidiyordu. Geldiğini kullanılmış banyodan ve yatağa sinen kokudan anlıyordum. Sanırım kokusuna da alışmıştım.

Geceleri genelde Ayşe'yi görüntülü arıyordum, o da her zamanki gibi ben uyuyana kadar bekliyor sonra kapatıyordu. Birkaç kere kocamın(!) nerede olduğunu sormuştu, şirketin önemli bir ihalesi olduğunu ve bu yüzden çok çalıştığını söylemiştim.

Gerçekten ne yaptığından elbette haberim yoktu.

Bir de Antonio öldü mü, ölmedi mi bilmiyordum. O günden beri adamdan herhangi bir haber yoktu ama ölse haber olurdu değil mi?

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, açıkçası umrumda da değildi. Tek bir sorunum vardı, uyumak...

Kabul etmeliyim ki, Mert ile uyuduğumda hem deliksiz hem de çok rahat bir uyku çekiyordum. Ve şu an tam olarak o uykuya ihtiyaç duyarak uyanmıştım.

Bu arada Mertle tartıştıktan birkaç saat sonra odaya sert yastık getirilmişti. Hayır, madem bu kadar kolaydı, neden beni kendiyle uyumaya alıştırmıştı?

Yatağın kokusundan anladığım kadarıyla, Mert gelmiş ve gitmişti.

Uyku konusuna çok acil bir çözüm bulmam lazımdı. Zombi gibi dolaşıyordum. Hayatı boyunca hiç göz altları çökmemiş ya da morarmamış bir insan olarak, şimdi sabahları gözaltılarımı kapatacağım diye canım çıkıyordu.

Beyaz bir takım giyip içine siyah dantelli bralet tarzı bir şey giymiştim. Adını tabiki bilmiyordum. Unuttunuz mu şişmandım ben ve daha önce böyle şeyleri öğrenme ihtiyacı duymamıştım.

Bu 3 haftalık zaman diliminde o kadar zayıflamıştım ki, 10 kilodan fazla verdiğime emindim. Çünkü başımda yemek yemem için darlayan bir Mert yoktu. Hasan uğraşıyordu ama tabiki bana söz geçiremiyordu.

O günden beri oldukça çirkef ve huysuzdum zaten, o yüzden benimle kimse uğraşmıyordu.

Sabah kahvaltıda 1 bardak süte 2 yemek kaşığı mısır gevreği, akşam yemeğinde 1 kase çorbadan başka bir şey yemiyordum ve artık şişman değildim!

Resmen yıllardır beni terk etmeyen gıdığım ve göbeğim bile gitmişti. Tamam hala fazlalıklarım vardı ama zayıflamıştım sonuç olarak.

Hazırlanıp odadan çıktım. Arkamdaki sürekli olan 3 korumayla koridoru geçtim. Artık her zaman Hasan ya da Yusuf olmuyordu, genelde bu üçlü ile takılıyordum.

Otelin en üst katına -yönetim katı- çıkmak için asansöre bindim. Mert'in odasının yanında benim de bir odam vardı. Asansör durup kapısı açılınca dışarıya adımladım. Çıkar çıkmaz olduğum yere çakılı kaldım.

CANHIRAŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin