16.BÖLÜM

57.1K 1.5K 562
                                    

Medya: 👉🏻👈🏻

Günün ikinci bölümü, önceki bölüme bakmayı unutmayın.

Aradan geçen neredeyse iki saat Mert'e ölüm gibi gelmişti. Arya hala uyanmamıştı ve bunun tek suçlusu Mert idi.

Doktor bir şeyinin olmadığını, verdiği serumun içine karıştırdığı ilaçtan dolayı uyuduğunu, biraz dinlenmesi gerektiğini söylemişti ama Mert'in dayanacak gücü kalmamıştı.

Karısı bir an önce uyanmalıydı...

Yataklarının yanına çektiği sandalyeye oturmuş birazcık dahi olsa rengi gelmiş beyaz suratı izliyordu. Şu sıralar yapmayı en çok sevdiği eylem bu idi.

Karısını uyurken izlemek...

Arya ilk geldiği günden beri uyurken onu izlemek Mert'e büyük bir haz veriyordu. Uyurken normalde olan o hırçın kedi tavırlarının ya da hepinizden nefret ediyorum bakışlarının aksine masum bir bebek gibi durması, sürekli soğuk olan el ve ayaklarını ısıtmak için Mert'e sığınıp bilinçsizce bacaklarının arasına girip sürtünen ayakları ve iki bedenin arasında tost olan elleri, rüyasında gördüğü şeylere sinirlenip öfkeli homurtular çıkarması ya da rüyasında hoşuna gitmeyen şeylere kaşlarını çattığında kendisinin fısıltıları ve dokunuşlarıyla rahatlamasının verdiği zevki, hiçbir şey veremiyordu.

Düşüncelerinden Arya'nın çatık kaşlarla kıpırdanmasıyla ayrıldı. Oturduğu sandalyeden doğrulup genç kadına doğru atak yaparken, zihninde tüm bedenini donduran bir fısıltı yayıldı.

Senin yüzünden bu halde...

Uzattığı elini geri çekerken, karısının yavaşça gözlerini aralamasını izledi. Sonunda aralanan gözlerle rahat bir nefes verdi.

Arya vücudunda hissettiği ağrılarla açtığı gözünü etrafta dolaştırdı. Elinin üzerindeki serum ve Mert'in endişeli bakışlarıyla neler olduğunu anlasana "Mert" diye fısıldamaktan kendini alamadı.

"Güzelim" diyen çatallaşmış ses Mert'in yaşadığı tüm korkuyu anlatıyordu aslında.

Arya çattığı kaşlarıyla Mert'in hala neden ona karşı hamle yapmadığını sorguluyordu. Normal şartlarda şu an Mert'in öpücüklerinden dolayı nefessiz kalması gerekirdi. Ama bırakın öpmeyi aralarında hatrı sayılır bir mesafe ile kendisini izliyordu.

Arya tam ağzını açmış konuşacakken, çalan kapı ve içeriye giren doktorla susmak zorunda kalmıştı.

Doktor yaptığı testlerin sonucundan bahsederken Mert daha fazla dayanamayıp kendini balkona attı. Sigara içip biraz nefes almalıydı. Arya'yı öyle görmek ve bunun sebebinin kendisi olması Mert'i ne kadar hırpaladı, tahmin bile edilemezdi.

Ard arda yaktığı sigaralarla ne kadar geçtiğini bilmediği bir süre sonra, içeriden seslenen karısının sesini duyduğunda, elindeki yarım sigarayı dolmuş kül tablasına bastırıp içeriye girdi.

Arya patlamak üzere olan mesanesine daha fazla dayanamıyordu ama titreyen bacaklarına da güvendiği söylenemezdi. Düşüp bir yerlerini kırmamak için birine ihtiyacı vardı. Her ne kadar hâlâ sinirli olsa da Mert dışında kimseden yardım isteyemezdi.

Hasan'a ya da Yusuf'a 'beni tuvalete götür' diyemezdi ya!

Balkon kapısından içeriye giren bedenle rahat bir nefes aldı, zar zor dogruldu, tüm vücudunu esir alan bir ağrı vardı ve kımıldamaya bile dermanı yoktu.

CANHIRAŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin