5.BÖLÜM

66.6K 1.8K 1K
                                    

Yanağımda hissettiğim ellerle, irkilerek gözlerimi açtım ve hızla geri çekildim. Kafamı kaldırdığım zaman Mert bana doğru eğilmiş bir eli havadaydı.

"Geldik." dedi ifadesiz bir sesle.

Kafamı çevirip geldiğimiz yere bakacağım sırada çenemde Mert'in elini hissettim. Şaşırtıcı bir şekilde bu defa sıkmıyor sadece tutuyordu.

"Dışarıda muhabirler var ve arabayı çekiyorlar. Maalesef ki bu arabada film yok. O yüzden şimdi seni öpeceğim. Sakin ol ve bana bırak." dedi.

Şok olmuş bir ifadeyle "Ne?" dedim.

Üzerime doğru gelip dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve bekledi. Öpmüyordu sadece tutuyordu. Biraz bekleyip geri çekildi ve gülümsedi.

"Arabadan inince etrafımızı saracaklar. Önce ben ineceğim sonra seni alacağım. Bana sarıl, kafanı boynuma göm ve seni yönlendirmeme izin ver. Ne derlerse desinler onlara dönme tamam mı?" dedi.

Usulca kafamı salladım. Başka yapacak bir şeyim yoktu çünkü.

Korumalardan biri Mert'in kapısını açınca arabadan indi ve benim tarafıma gelip kapımı açtı. Kemerimi çıkarıp, bana uzattığı eli tutup dışarıya çıktım. Etrafımız Hasan ve birkaç korumayla çevrilmişti, bu yüzden beni çekemiyorlardı.

Mert beni kendine çekip bir elini belime sardı. Kafama boynuyla omzu arası bir yere koyup saçlarımla suratımı kapattım. Belimi okşayıp yürümeye başlayınca aniden etrafımız sarılmaya başladı. Nereden çıktıklarını bile anlamamıştım. Korumalar onları bizden uzak tutmak için büyük bir çaba gösteriyorlardi.

Ingilizce bildiğime bir kere daha şükür ettim. Yoksa şu an dedikleri hiçbir şeyi anlamayacaktım.

Onlarca soru yöneltiliyor hepsi birbirine giriyordu. Içlerinden biri;

"Is this lady your girlfriend?" diye sordu.
(Bu kadın sevgiliniz mi?)

Mert her zamankinden daha sert sesiyle

"No, she is my wife!" dedi.
(Hayır, o benim karım!)

O an çok değişik şeyler hissettim. Ne hissettiğimi açıklayamazdım ama sanırım minnetti. Ama kötü manada bir minnet değildi. Beni ona çeken bir şeydi. Bu zamana kadar hiç kimse beni böyle sahiplenmemişti. Hele de böyle gururlu bir sesle.

Mert'e biraz daha yapışıp, kollarımı daha çok sardım. O da belimi okşayarak karşılık verdi.

Sanırım gerçekten buraya evlenmek için gelmiştim. Biraz önce resmen Ingiliz basınına açıklamıştı bunu. Peki ya neden ben? Sanırım bunu uzun zaman daha soracaktım.

Sonunda döner bir kapıdan geçip, otele girdik. Otel olduğunu yerdeki logolarından anlamıştım. Resepsiyonla uğraşmayıp direkt asansöre bindik. Bizimle birlikte Hasan ve adının Yusuf olduğunu öğrendiğim bir koruma da binmişti.

21.kata çıktığımızda kat yine korumalarla çevrilmişti. Hasan ve Yusuf önden odaya girip, kontrol etmişlerdi. Hasan odadan çıkıp yanımıza geldi ve "Abi kat temiz. Üst ve alt katlarda biz varız. Bu katın girişinde Yusuf, ben ve 3 kişi daha bekliyor olacak. Her şey istediğin gibi hazır." dedi.

Mert kafasını sallayıp odaya doğru yürümeye ve beni yürütmeye başladı. Kafam hala aynı yerdeydi ve ben oldukça mayışmıştım. Beni mayıştıran kokunun arabadan değil de Mert'ten geldiğini anlamış oldum böylece. Ferah, erkeksi çok güzel bir kokusu vardı. Koku takıntısı olan ben için bulunmaz hint kumaşıydı resmen.

Hasan'ın söylediklerini hatırlayınca yine neyi bu kadar koruduklarını anlamamıştım. Birden aklıma gelen şeyle hızla geri çekilmeye çalıştım ama Mert beni bırakmamış daha çok sarmıştı.

CANHIRAŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin