22.BÖLÜM

39.6K 1.2K 499
                                    

Medya: :(

Göbeğimde şu an bir sıcaklık vardı, bana ait olmayan bir sıcaklık ve uykumun içine sıçıyordu. Elimle ittirip yan döndüm. Uyumaya kaldığım yerden devam edecekken, bu defa aynı sıcaklık yan tarafıma geçmişti.

Sıcaklığın olduğu yere vurduğumda, elime dikenli bir şey batmıştı. Ne geziyordu lan benim vücudumda!

Panikle doğrulduğumda alttan bana sevimli sevimli bakan bal gözleri görünce rahatlamıştım. Manyaktı bu adam. Geçen gün ısırarak uyandırıyordu, şimdi göbeğimi öperek...

Kendimi olduğu gibi geriye attım, yanda bulduğum yastığa sarılıp uykuma kaldığım yerden devam etmeye çalıştım. Çalıştım çünkü anında üzerime binen ağırlık ve boynuma girip seri öpücük bırakan dudaklar buna engel olmuştu.

Ama sevgili kocamın unuttuğu bir şey vardı. Ben üzerimde ağırlıkla uyumaya bayılıyordum ve öpücükleri beni normalde de mayıştırıyordu.

Boynundaki sıcak dudaklardan "Hadi uyan güzelim" sözleri çıktıktan sonra öpmeye kaldığı yerden devam etti. Homurdanıp Mert'i itekleyip tekrar uyumaya çalıştım. Bu defa karnımda dolaşan eller buna engel oldu. Karnımdaki eller yavaş yavaş hareket ederken Mert "Eğer uyanmazsan seni gıdıklarım!" der demez gözlerimi açıp hafif dikleştim.

Karşımda keyifli bir sırıtışla oturmuş, elleri karnımda dolaşan kocama, kocaman gözlerle baktım. Gıdıklarsa krize girerdim ve inanın gülmeye hiç halim yoktu.

"Hayır Mert, lütfeeeeen" derken gıdıklamaya başladığından, lütfenim uzun bir çığlığa dönüşmüştü. Ben çığlıklarla kahkaha atıp çırpınırken, sevgili kocam büyük bir zevkle beni gıdıklıyordu.

Daha fazla dayanamayıp Mert'in bileklerinden kavradım, tüm gücümle kendime çektim. Üzerime düşen bedenle refleksif bir inleme bıraktıktan sonra rahat bir nefes verdim. Ben gülmemeye çalışırken, o da suratındaki salak gülümsemeyle beni izliyordu.

"Hep gül, böyle gül, bana gül." deyip dudaklarımı öptü. Kendimi geri çektiğimde "Dişini fırçalamamış olman umrumda değil Arya!" deyip tekrar öpmeye başladı.

Beni bu kadar iyi tanıması haksızlıktı.

***
Yine zorlu bir kahvaltı süreci sonunda yola çıkmıştık. Tabiki yine konvoy halinde...

Şu an ilk geldiğim gün gördüğüm evin bahçesindeydik. Mert kapımı açmış, elini uzatmış, arabadan inmemi bekliyordu.

Uzattığı eli tutup arabadan indim. Evin kapısına geldiğimizde yine geçenki ton ton teyze karşıladı. Teyze Mert'in yanağını severken gözlerinden bile belli olan sevgisiyle "Hoşgeldin Paşam" dedi.

Elini benim yanağıma atıp aynı sevgiyle "Sen de hoşgeldin paşamın garamı" demişti. Dediği şeyi anlamamıştım ama Mert'in karısı gibi bir şey demişti sanırım.

Ilk geldiğimde geçtiğim yerlerden geçtik, tamamiyle benim zevkime göre döşenmiş devasa odaya geldiğimizde, Mert bana dönüp "Kucağıma alayım mı?" diye sordu. Anlamsız bir şekilde suratına bakıp "Neden?" diye sordum.

"Hani gelin-damat odaya ilk giriş, ilk gece falan" dediğinde göz devirip vücudumla onu itekleyip odaya girdim. Ardımdan girip kapıyı kapattı, kapı kapanır kapanmaz belime sarılan kollar ve boynuma sokulan kafa yerini almıştı.

Boynumu uzun ve sıkı bir şekilde öpüp "Evine hoşgeldin, evim." dediğinde her zamanki gibi gözlerim dolmuştu yine. Ağlamaktan ciddi manada nefret ediyordum ve şu 1 ayda, 20 yıllık hayatım boyunca ağlamadığım kadar çok ağlamıştım.

CANHIRAŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin