X

11.9K 918 289
                                    

# Elyas & Taha - Kendime Gelemiyorum

~

"Korkma sen sakın, herif zararsız bir şeye benziyor zaten. Hatta bence seni gerçekten seviyor. Üç beş mesaj daha okutsan sevdiği konusunda kafamda hiçbir şüphe bırakmayacak kadar güzel mesajlar yazmış sana. Korkularını anlıyorum ama kendini eve kapatma sakın. Bak ne güzel ilerlemiştik, dışarıda vakit geçiriyordun?"

"Bir şey olursa ara beni tamam mı?Gün içinde de telefonunda her daim benim arama ekranım açık olsun. Kötü bir şey sezdiğin an ara, saat kaç olursa olsun gelirim kardeşim. Hatta yürürken dahi açık kalsın. Gerekirse elin çarpsın yanlışlıkla ara, bu beni rahatsız etmez. Ama çık dışarı Emir. Eve hapis yaşayamazsın."

Üç gün önce Emir'in oturduğu apartman boşluğuna saklandığımda duyduğum cümlelerdi bunlar. Şimdiyse Emir'in tıpkı arkadaş oldukları ilk günden beri yaptığı gibi, Kaya'nın sözlerine değer verip, tavsiyelerini uyguladığına bizzat şahit oluyordum.

Dişlerimi kırılmalarını ister gibi birbirine bastırıp; yumruğumu, tırnaklarımı tenimle bütünleştirircesine sıkarken, demir kapının arasından ürkek bakışlarla etrafı süzen o aşık olduğum bedeni izliyordum.

Yavaşça kapının arasından süzülüp dışarı çıktığında dile kolay iki haftanın ardından onu görmenin heyecanıyla hızlanan kalbime bastırdım sağ elimi.

Kendimi "Sakin ol." diyerek uyardıktan sonra gözlerimi tekrar ona çevirdim.

Birkaç adım atıp korkuyla etrafına bakındığında, bu manzaranın benim eserim oluşu her şeyden daha fazla yakıyordu canımı.

Elindeki ekranını açık tuttuğu telefonu sıktığını fark ettiğimde ne kadar büyük bir stresin içinde olduğunu daha net kavramıştım. Yumruklarımı sıkarak tıpkı Emir'in durumunu fark ettiğim ilk günden beri yaptığım gibi kendime küfürler sıraladım. Kendimle olan mücadelem bittiğinde, kulağıma çalınan sese odaklandım.

"Siktin çocuğun duygularını. Siktin attın bak, yolda yürürken bile delicesine korkuyor."

Her daim içimde bulunan seslerden bana düşman olanı, yine iş başındaydı. En kötüsü de, bu sefer onu görmezden gelemeyeceğim kadar haklı oluşuydu.

"Bak, nasıl da bakınıyor etrafa. Bunu sen yaptın. İlerisini düşünmeden hareket ettin. O kadar kaptırdın ki kendini, çocuktaki gariplikleri fark etmedin bile."

Dışarıdan bakıldığında 'deli' olarak tanımlanmama sebep olacağınu bilsem de, fısıltıdan farksız bir sesle cevapladım içimdeki sesi.

"Ben, böyle olsun istemedim ki."

"Ama tam olarak böyle oldu."

"Dağıttım onu değil mi?"

"Evet, dağıttın."

Sertçe yutkunup gözümden akan yaşı sildiğim sırada sokağın sonundan sağa sapan Emir'i zorlukla yakalayabilmiştim.

Nereye gideceğini çok iyi bildiğimden hızlıca toparlanıp, onun beni göremeyeceğine emin olduğum bir güzergâh belirledim zihnimde.

Bu önemliydi. İzlendiğini fark ettiği an olacakları düşünmek dahi istemiyordum. Bu nedenle, onu takip ederek büyük bir risk alıyordum. Ama onun iyi olduğuna emin olmadan nefes alamadığım için bu benim için bir nevi zorunluluktu.

Terk edilmiş yıkık dökük parkı gören bir ağacın arkasına yerleşip, Emir'in izlenmediğine emin olmasını bekledim.

Bu sandığımdan daha uzun, yaklaşık yirmi dakika sürmüştü.

Nihayet korkuyla etrafına bakınmayı kestiğinde, parkın arkasından dolanıp yaslandığı duvarın arkasına geçme istediğimi törpülemek yerine, derin bir nefes alarak ağacın arkasından çıktım. Temkinli adımlarla ilerleyip, sırtımı, büyük bir kısmı dökülmüş duvarın Emir'in yaslandığı kısmının tam arkasına yasladım.

Bu bile kalbimin huzura ermesine neden olduğunda bir kez daha anladım ki, Emir benim ilacımdı. Her durumda, her koşulda.

Kulaklığından sızan ses bana ulaşırken, kafamı yavaşça geriye doğru atıp ses yapmadan duvara yasladım.

Bedenim, ne kadar uzun süre onun arka arkaya çalan müziklerini dinlediğimin bilincinde olamayacak kadar uyuştuğunda, kendimi salmamam gerektiğinin bilincinde olmamın bana hiçbir şekilde fayda sağlamadığını anlamıştım. Bu çocuk benim tüm dengemi bozuyordu.

Hayır, benim dengemi Emir sağlıyordu. O olmadan nefes almak gibi basit bir eylemi bile olması gerektiği gibi yapamayacağımı, ona mesaj atmadan geçirdiğim bir haftalık dönemde daha net kavramıştım.

Kulağım çınlamaya başladığında, nefesimin düzensizleşmemesi için büyük bir çaba içerisine girmiştim. Zira yalnızca müziği kapatmasıyla, nefes seslerimin beni ele vereceğini biliyordum.

"O çocuk başladığı yere dönerken ne kadar da mutlusun!"

Dişlerimi sıkarak saçlarımı çekiştirmeye başladığım sırada kafamdaki boğuk seslerin arasından sızan müzik sesi kesilince; mosmor olma, beyin fonksiyonlarıma zarar verme pahasına sık ve düzensiz nefeslerimi tuttum.

"Seni fark edecek. Sonra korkuları tetiklenecek ve sen onun kendisine zarar vermesine neden olacaksın!"

Benliğime haykıran sesi susturabilmek için yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Zira o, gerçek benden çok daha güçlüydü.

Duvarın arkasında hareketlilik duyduğumda duvarın çatlak kısmına yaklaşıp, kesintili bir şekilde görebildiğim Emir'in ne yapacağını merakla izlemeye başladım.

Küçük bir bölümden görmeme rağmen oldukça net bir şekilde seçebildiğim titreyen elleriyle, insanlarla iletişim kurabilmek için her daim cebinde bulundurduğu not defterine bir şeyler yazıp, tek hamlede kopardı kağıdı. Etrafına bakınarak defter ve kalemini cebine atıp kağıdı ikiye katladıktan sonra az önce üzerinde oturduğu taşın kenarına sıkıştırdı.

Parktan koşarak uzaklaştığında, uzun bir süredir tuttuğum nefesimi bırakıp yerimden doğruldum. Buradan tamamen ayrıldığına emin olunca duvarın üzerinden tek hamlede atladım.

İkiye katlı hâlde duran kağıdı açıp bakışlarımı indirdiğimde; normalde yazısı çok güzel olmasına rağmen telaşlı ve çaresiz bir şekilde yazıldığı için okumakta zorlandığım, okumayı başardığımda ise kalbime bir ok misâli saplanan cümlelerle karşılaştım.

Takip edildiğimi hissediyorum. Yalvarırım uzak dur benden. Çok korkuyorum.

-Bölüm Sonu-

Off hangisine yakacağım şimdi ben?

Doğru, yarın sınavım vardı. Kendime yakayım✌🏼

İyi geceler, öpüldünüz💙

🔗|26.03.21|🔗

Kesik İzleri || Texting [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin