▪︎Gerçeklik ▪︎

99 10 15
                                    

Yavaşça gözlerimi araladım. Ne kadar uyusam bile yorgun hissediyordum. Bu günlerde hissettiğim gibi.

Etrafı bulanık görüyordum. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım. Yanımda hafif bir hareketlilik oldu yavaşça diğer tarafıma döndüğümde önümde biri vardı.

Gördüğüm kişiyle çoğu soru tekrar aklıma hücum etti. Bu olabilir miydi? Gerçekten şu an yanı başımda olabilir miydi?

Rüyadaydım.

Evet kesinlikle rüyadaydım. Bunun gerçek olduğuna inanamıyordum bir türlü. Bana o kadar uzakta geliyordu ki. Olamayacağına o kadar inanmıştım ki.

Yavaşça elimi yüzüne doğru götürdüm ve burnunun ucuna dokundum. O an ağzımdan çıkan cümle ise hayatımda içinden çıkamadığım soru işaretlerinin bir kısmını oluşturuyordu.

"Sen gerçek misin?"

Gerçek olduğuna inanamayacak kadar imkansız mıydı her şey?

Sesim içime kaçmış gibiydi. Duyup duymadığına emin olamamıştım. Konuşmayı unutmuş gibi hissediyordum. Sanki bir anda her şeyi beynimden silmişlerdi.

Kalbim çok hızlı atıyordu. Bir yanım burada olduğuna inanmak istiyordu bir yanım da her şeyi reddediyordu. Neye güvenmeliydim hayallerime mi can yakan gerçeklere mi?

Sadece imkansız olduğunu kabullenmem mi gerekiyordu, yoksa umut edip beklemeli miydim?

Yavaşça yatakta doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum. Hala inanamıyordum. İnanamamakta haklıydım kendimce. Her şey olabildiğince imkansız geliyordu.

Hayallerimin gerçeklerle karıştığı zamanlar işin içinden çıkamıyordum bir türlü. Duygularım birbirine karışıyordu. Gülerken anında ağlayabiliyordum ya da sakinken sinirlenebiliyordum. Bir köşede kendimi yırtarcasına ağlarken herkes neredeydi?

Rüyada mıyım diye kendimi sorguluyorum. Ama bu bir rüya değildi. Tam karşımdaydı. Ya sadece hayallerimin gerçeklerle karıştığı bir ansa? Başımı ellerimin arasına alıp kendi kendime konuşmaya başladım. Çoğu zaman yaptığım gibi.

"Hayır sen gerçek olamazsın. Bu olamaz. Yine beynimin oyunlarından birisin değil mi? Sen yaşamıyorsun bile bu olamaz. İmkansızsın."

Söylediğim her kelime beni içten içe parçalıyordu. Her an daha da çöktüğümü hissediyordum ama gerçekler can yakardı değil mi? Gerçekleri kabullenmezsek eğer her şey daha da kötüye giderdi bir gün. Hayat toz pembe değildi ki.

Yanımda bir hareketlenme oldu. Yatağın ucunda bir çökme olunca karşıma oturduğunu anladım ve aynı anda yanaklarımda o sert pürüzlü ve sıcak elleri hissettim. Aynı anda sakince ve yumuşak bir şekilde konuşmaya başladı. Beni inandırmaya çalışır gibi.

"Ben gerçeğim."

Bu söylediklerine inanmak istiyordum. Her şey bu kadar imkansızken gerçek olamazdı değil mi? Ya da gerçek olabilir miydi? Olamazdı. O burada olamazdı. Kimse olamazdı. Sadece yalnızdım. Ben, ben ve ben. Sadece ben vardım.

Gözlerimi yerden çekip onun gözlerine sabitledim. Gerçek olmasa bile bu anı sonuna kadar yaşamak istiyordum.

Sonuçta hep hayalini kurduğum bir şeydi. Peki ya bu da bir hayalse sadece tek farkı uyurken görmemse? Rüya olmasıysa?

Bir anda gelen hisle gözümden bir damla yaş yanağımdan boynuma doğru süzüldü. Şaşkın ifadesiyle bana bakıyordu. Şaşırması normaldi. Ben bile kendimi anlayamazken onun anlamasını bekleyemezdim.

Ellerini yanaklarımdan çekip ellerimle yüzümü kapattım ve birikmiş olan gözyaşlarımın daha sık düşmesine izin verdim.

Kendimi güçsüz ve savunmasız hissediyordum. Geçen her saniye daha da şiddetli ağladım. Beni bir anda saran kollarla bir süre dursamda ciğerlerimi parçalarcasına ağlamaya devam ettim. Bazen ağlamak rahatlatmaz mıydı insanı? İçinde dolan her şeyi ortaya dökerdi insan.

Ne olup bitiyordu böyle. Rüyamda bile bu kadar karmaşık mıydı her şey? Yoksa bunlar gerçek miydi? Yoksa yine hayallerimle gerçekleri harmanlamış mıydım?

Bu çelişki ne zaman bitecekti.

Sesi kulağıma dünyanın en güzel melodisi gibi geliyordu. Bana o kalın ve güzel sesiyle sakinleşmemi söylüyordu. Ama bunun beni daha çok ağlatacağını nereden bilebilirdi ki?

Beni kendine doğru çekti ve sıkıca sarıldı. Onun sıcak kollarının arasında ağlıyordum değil mi? Çok garip, hemde fazlasıyla.

Bu kadar mı imkansızdık? Yanımda bile olsan inanamayacak kadar mı? Bunu asla bilemeyeceğim kadar imkansızsın.
Belkide sonsuza kadar yoksun.

Gözlerimi açtığımda neden her şey kaybolmuştu? Sadece bir rüyasın.

Biliyordum.

Her şey tamam ama yapbozun bir parçası kaybolmuş, kitabın son sayfası yırtılmış gibi, bir şey eksik içimde. Bir boşluk var her zaman. Asla dolmayacak bir boşluk.

Boşluk, tam olarak nedir? İçinde bir şey olmayan.

İçinde bir boşluk hissetmek, televizyon açık değilken seyretmek gibi, içinde film olmayan bir fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekmek gibi. Her an her yerde uzaklara dalıp gitmek gibi.

Boşluk, Bir o kadar da dolu gibi. Ama bir o kadarda boş. O artık yok, Orası boş.

Her şey sessiz ve güzel. Bu sessizlik bana huzur veriyor. Kafamda dolaşan düşünceler beni yiyip bitiriyorlar. Neyine bağlandım ki bu kadar? Bana bakmayan gözlerine mi? Benim olmayan kalbine mi?

Gözümü kapattığımda yanımdasın açtığımda neden yoksun?

Gerçekler can yakardı değil mi? Ama ben hem iyi hem kötüyüm. Canım yanıyor ama aynı zamandada mutluyum.

Görmediğim seni özlüyorum...

~

Game || MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin