▪︎Kahverengi piyano▪︎

110 9 10
                                    

Birinden yadigar kalan eski bir koridor. Birbirinden farklı bir sürü kapı. Her kapının ardında esrarengiz şeyler.

Başlangıçta her şey olabildiğine karanlık. Beni içine almasından korkuyorum. Karanlık beni içine alsa kurtulabilir miyim ondan?

Merdivenlerden indiğimde önümdeki koridor. Uzun bir koridor. Adım adım gidiyorum, aklımda tek bir şey var.

Neden her şey her an uyanabileceğim bir rüya gibiydi. Sanki gerçeklik hayallerimle karışmıştı. Saf bir gerçeklikte mi yoksa karışık bir rüyada mıydım? Labirentin içinde kayboldum.

Zaten hiç yokmuşsun.

Karanlık koridorun mavi kapısı. Hayatıma mı açılıyor? Kapıyı açmaya korkuyorum. Güven verircesine elini elimin üzerine koyan içimdeki cesaret kırıntıları bana güç veriyor. Kapıyı hafifçe aralıyorum. Denizin dibi gibi siyahlara bürünmüş. İçeriye giriyorum.

Girdiğim anda kapı kendi kendine kapanmıştı. Gözlerimi kapattım. Korkmuştum.

Loş bir ışıkla aydınlandı her yer. Eski ama bir o kadar yeni. Farklı ve güzel hissettiriyor. Sadece sıradan bir yatak odası. Ama oldukça büyüleyici geliyor. Gözlerimi alamıyorum. Baktıkça bakasım geliyor. Her şey olabildiğine güzel. Ta ki koltukta oturanı görene kadar.

Siyahlar içinde biri.Buradan gitmeli miyim? Tehlikeli hissettiriyor. Kalkıp bana doğru geliyor. Kapıya doğru gittim. Kapının kulbunu tutup arkamı döndüğümde bileğimi kavrayan el, beni sürüklüyor.Kalbim deli gibi atıyor.

Sende kimsin beni arkamdan gözetleyen? Arkamı döndüğümde neden kayboluyorsun?

Ondan kurtulmaya çalışıyordum. Elimi ondan çekmeye çalışıyordum ama çok sıkı tutuyordu. Sessiz ve sakince konuştu.

"Sadece seni yönlendirmeme izin ver."

Sesi çok tanıdık. Acaba o muydu?Gerçekten o muydu? Düşüncelere dalmışken bileğimi bırakmıştı. Bütün duvarı kaplayan kocaman kitaplığı ortadan iki yana doğru ittirdi. Ben ise yerime çivilenmiştim âdeta. Sadece onu izliyordum. Yüzünü göremesem bile gözlerimi üzerinden çekemiyordum. Kendimi sakinleştirmek adına derin bir nefes alıp aklımda dolanan sorulardan birini sordum.

"Sen kimsin?"

soruma cevap vermeden bileğimi tekrar kavradı ve ortaya çıkan rengi beyaza kaçan mavi işlemeli kapıya doğru yöneldi. Çok şaşkındım. Bileğimi tekrar bıraktığında beni kapıya doğru itekledi.

"Buraya gir ve kendini bul."

O da ne demekti. Kendini bul. Peki ama nasıl?

Elimi korkakça kapı kolunun üzerine koydum. Her şey fazla karışık değil miydi? Kapının kolunun üzerindeki elimin üzerine elini koydu ve kapının kolunu aşağıya doğru indirdi. Kapı aralanmıştı.

Kapının ardı kapkaranlık. Biraz korkuyordum. Anlamış olacak ki elini omzuma koydu.

"Bana güven"

Kim olduğunu bilmiyorum ama bana çok tanıdık geliyorsun. Bu ona güvenmem için yeterli miydi?

Aralık olan kapıyı biraz daha açtım ve korkak adımlarla odanın içine doğru ilerledim. İçerisi loştu. Normal bir odadan pek bir farkı yok gibiydi. Ta ki odanın bir ucundaki tavanın açık ve büyük camlardan geceyi gece yapan ay ışığının üzerine süzüldüğü kahverengi piyanoyu görene kadar.

O haklıydı kendimi bulacaktım burada. Her şeyi unutup kendimi yine ona teslim edecektim. Kahverengi piyanoya. Ay ışığının altında kahverengi bir piyano. Her şeyimi iyileştirebilir mi?

Büyüsüne kapıldım kahverengi piyanonun. Yabancı gelmiyordu hiç. Yaklaştıkça deli gibi atan kalbim. Susturamıyordum onu. Hızlandıkça vücudumun titremesine engel olamıyordum.

Yavaşça yaklaşmaya devam ettim. O sandalyeye oturdum. Parmaklarım beyaz ve siyahla buluştuğunda yabancı değildi hiçbir şey. Çalarken aynı zamanda hissediyordum o içimdeki bütün duyguların dışarıya çıktığını. Gözlerim her zaman olduğu gibi kapalıydı ortam zaten karanlıktı sadece ay ışığı ile aydınlanmıştı. Çok huzurluydum.

Bil ki uzaktayım. Bahanelerime sığınıyorum. Her an daha çok bağlanıyorum sana.

Son notalara yavaşça basıp parçayı bitirdiğimde gözlerimi yavaşça açtım. Gözlerimi açtığımda bir kaç göz yaşı yanaklarımdan aşağıya doğru süzüldü.

"Hiç değişmemişsin."

Bu yine o tanıdık sesti. Sesin geldiği tarafa doğru döndüğümde siyahlar içindeydi. Ama bu sefer yüzü gözüküyordu. O buradaydı. Yoongi buradaydı.

Ama bu nasıl olabilirdi ki? O nasıl beni bilebilirdi, nasıl beni tanıyabilirdi? Ayağa kalktım ve ona biraz daha yaklaştım. Gerçekten burada olabilir misin?

"Sen nasıl, bu nasıl olabilir?"

Ayağa kalkarak yanımdan geçip piyanoya doğru ilerledi. Piyanonun sandalyesine oturdu. Bir süre inceledi tuşları. Ellerini siyah ve beyazda gezdirdi yavaşça. Ben ise o sırada onun ellerini izliyordum. Rastgele bir tuşa bastı. Piyanoya bakarak konuştu yavaşça.

"Bana bir parça çalmaya ne dersin?"

Yavaşça onun yanına doğru adımladım. Yanına geldiğimde bir süre sadece ellerine bakmaya devam ettim. Yüzüne bakabilecek cesareti kendimde bulamıyordum. Beni bir çırpıda kucağına aldığında şaşırdım. Kalbim tüm bu olanlara dayanamıyordu. Bir şey söylememe izin vermeden kulağıma fısıldadı.

"Marifetlerini görelim küçük kız."

Burada durduğum her dakika olaylara daha çok şaşırıyordum.

Elimi tekrar tuşlarda gezdirdim tarif edilemez bir duyguydu. Ellerimi yerleştirdiğimde ellerimin üzerinde onun ellerini hissettim. Bu beni daha çok heyecanlandırmıştı. Vücudumun titrediğini hissediyordum nasıl çalacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kendi varlığımı bile unutmuştum.

Parmaklarım tuşlara dokunmaya başladığında o beni elleriyle yönlendirdi. Gözlerim yine kapanmıştı. Ellerimin üzerindeki elleri bir bütün olmuştu. Gittikçe daha da hızlı ilerliyordu. Parça onunla birleşince daha da güzel oluyordu. Bana hissettirdiklerini seviyorum. (Medya)

Onun eli beni yönlendiriyordu. Bu parçayı çok seviyordum. Hissettirdikleri çok farklıydı. Ve aklımda olan tek şey ise yine Yoongi'ydi.

Kalbimden vücuduma doğru yayılan enerjiyi seviyorum.

                                  ~

Game || MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin