▪︎Deniz▪︎

156 13 5
                                    

Denize dalıp gitmek. Sakince kıyıya vuran dalgaların sesi ve hafifçe esen rüzgarın uğultusu. Denizin tuzlu ve kendine has kokusu. Tepede olan güneş, yağan yağmur, gri bulutlarla kaplanmış bir gökyüzü... Bana göre hepsi huzur verici. Hepsinin bir güzelliği var.

Denizin dalgaları kayalara çarparken, havadaki deniz kokusu, bana sonsuzluğu hatırlatıyor. Sen her şeyi başarabilirsin dercesine okşuyor kalbimi.

Denize bakıyorsun. Öyle bir duyguyla bakıyorsun ki deniz olmak istiyorum. Deniz olup tüm sıkıntılarını götürmek seni rahatlatmak istiyorum.

Burada tek dikkatimi çeken muhteşem denizi gören bir yer olmasıydı düşme tehlikem vardı ama burası çok güzeldi. Denizi izlemeyi severdim. Rahatlatırdı. Düşündürürdü.

Deniz çok dalgalıydı sanki bir şeye kızgın gibiydi. Dalgalar çok büyüktü ve kıyıda ki kayaları dövüyordu. Deniz sinirini dalgalarının çarptığı kayalardan çıkartıyor gibiydi. Esen şiddetli bir rüzgar olmasına rağmen ben bundan etkilenmiyordum ya da etkilenmediğimi sanıyordum.

Burası huzurluydu hayatımda yaşadığım şeylere rağmen. Herkes bu zamanlardan geçer. Önemli olan kötü olanda iyiyi bulabilmek değil miydi?

Tren geçmiyor diye raylar sökülür mü yerinden? Gemi geçmiyor diye kuruyan deniz gördün mü hiç?

"Sende mi atlayacaksın?"

Arkamdan gelen ses ile irkildim. Ses tanıdıktı ama kim olduğunu bilmiyordum. Siyah saçları rüzgârla birlikte hareket ediyordu. Biraz üşümüş gibiydi. Burnu kızarmıştı. Rüzgâr havayı soğutuyordu.

"Sende mi hayata yenik düşeceksin?"

Bir kez daha konuştuğunda dediklerini hala anlam yüklemeye çalışıyordum. Ne demeye çalışıyordu bu?

"Bak ne kadar etkili olurum bilmiyorum ama yapma tamam mı? Evet belki çok acı çekiyorsun, kimsen olmayabilir ya da her hangi bir şey ama yapma. Ya biri karşına çıkar ve her şey düzelirse?"

Bu ne saçmalıyordu böyle benim buradan atlayacağım falan yoktu. Tamam hayatım mükemmel değildi ama ben buraya huzur bulmak için gelmiştim. Deniz insanlara huzur vermiyor muydu?

"Sen ne saçmalıyorsun?"

Dediğimle beraber kaşları yukarıya doğru havalandı. Denize biraz daha yaklaştım. Dalgaları hissetmek istiyordum. Hava soğuk olabilirdi ama denizi hissetmek bana göre bundan daha önemliydi. Hasta bile olsam yaptıklarım aklıma gelecek ve bundan asla pişman olmayacaktım.

"Gerçekten atlayacak mısın yani?"

Atlamayacaktım. Atlamazdımda. Kafamda böyle bir fikir bile yokken, ah gerçekten komikti. Sırıtmaya başladım. Yüzüme daha da tuhaf bakmaya başladı. Bir yandan haklıydı böyle bakmakta.

"Komik olan ne?"

Onun bu lafı üzerine kahkaha atmaya başladım. Komik olan hayattı. Komik olan her şeydi. Evet, her şey komikti. Ve gülüp geçiyordum her şeye. Gülüp geçmezsem her şey daha da zorlaşabilirdi.

Yavaşça bir kayanın üzerine oturdum. Ona doğru döndüğümde tedirgindi ve her an terdirginliğinin arttığı gözlerinden belliydi. Ona neydi ki, atlasam ne olurdu sanki. Ben böyle bir şey bile düşünmezken. Tabi daha ona hiçbir şey söylemediğim için yaptıklarıma anlam veremiyordu.

Bana biraz daha yaklaştı. Bir şey yapmadığımı görünce yavaşça yanıma oturdu. Korkuyordu atlarsam diye.

Hayatımda başka kimse senin kadar endişelenmemişti benim için.

Neden olmasın huzur bulduğum yerin içinde sonsuza dek kaybolmak? Ama yapmıyordum. Yapamıyordum. Engel oluyordu bazı şeyler. Ben bunları düşünürken o hala çok endişeliydi ve buna gerek yoktu. ona döndüm.

"Benim öyle bir niyetim yok."

Tuttuğu nefesini biraz daha rahatlamış bir şekilde verdi. Neden tanımadığı biri için bu kadar korkuyordu?

"Hem bu seni neden ilgilendiriyor ki?"

Kaşlarını anında çattı. olaya anlam verememiş gibiydi. Devam ettim.

"Gerçekten atlayacağımı falan mı sandın?"

Dedim alayla karışık. Hala şaşkın şaşkın bana bakıyordu bu olayı anlamak çok mu zordu. Bir an olsun kendini toparlayarak konuşmaya başladı.

"Ben sadece..."

Biraz duraksadı. Gerçekten korkuyordu gözleri her şeyi ortaya koyuyordu. Ciddi bir ifadeye bürünüp devam etti.

"Bak buraya gelenler bir daha dönmemek üzere gidiyor ve şu ana kadar buraya gelipte atlamayan görmedim. Artık izlemek istemiyorum. Burası huzur verirken o insanların gelip buradan atlaması ve sonra burayı izlemek garip hissettiriyor. Tüm derdim bu değil tabiki. Hayat zor olabilir ama buradan atlamak çözüm falan değil, pes etmek. Hayat dediğin şey zorludur, evet ama neden pes etmek istiyorlar anlamıyorum."

"Ve sende."

Dedi benim bir şey dememe izin vermeden.

"Buradasın. Ne yaşadın bilmiyorum ama pes et-"

"Benim pes ettiğim falan yok. Ben öyle bir şey yapmam. Yapamam. Tek derdim bu huzur dolu ortamda gerçekten huzur dolu olmak. Sadece izlemek istiyorum olamaz mı?"

Hiçbir şey demedi. Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Ve gözleri uzaklara dalıp gitti.

O uzaklara dalıp gitmişken onun yüzüne dalmıştım bende. Bembeyaz ve pürüssüz bir cildi vardı. Nereye gitsem hep onu görüyordum ya da ona çok benzeyen insanları. Emin olamıyordum.

"Sen o'sun değil mi?

"Evet..."

Hala uzaklara bakıyordu ve sessizce sorduğum soruyu cevaplamıştı. Onu tanımak istiyordum. Her şeyini bilmek istiyordum.

"Adım Yoongi... Min Yoongi."

Bana elini uzattığında yok oldu her şey.

Işıklar söndü artık yalnızsın. Ben ne olacağım bunu düşündün mü hiç... Kaybolup gidecek miyim? Karanlıkta bırakma beni olur mu? Karanlıktan korkuyorum.

Kayanın üzerinde oturup denizi izliyordum hâlâ. Yanıma tekrar baktığımda o yoktu. Ayağa kalkıp bağırdım denize doğru.

"Sen karanlığıma ışık olarak gelmemiş miydin? Her şey sadece benim hayalim mi!?"

Anlam veremiyordum. Hayallerimde böyle şeyler yoktu. Beni bırakıp gitmesi yoktu. Yalnız kalmak yoktu. Neden her seferinde tek başıma kalıyorum?

"Beni bırakıp gidiyorsun. Ansızın kayboluyorsun. Min Yoongi bu benim hayalim olamaz."

O denizin kıyısında yalnızdı, yine.

Game || MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin