▪︎Tutku▪︎

86 9 2
                                    

Uyandığımda başım çatlarcasına ağlıyordu. Yatakta doğrulduğumda masanın üzerindeki kemanı görünce aklımda bir sürü anım canlandı.

Zamanda geriye gidiyorum. Sinirimden notalarımı tek tek yırttığım, kemanın yayındakı kılları tek tek koparttığım yıllara. O zaman bir işti benim için müzik. Şuandan farklıydı. Tek benzerlik rahatlatıyordu yine ama ben bunun farkında değildim. Şimdi öyle miydi?

Kemanı elime aldığımda kafamda canlanan anılar. Kemanı çaldıkça âdeta o anıları yaşıyorum. Tekrar ediyor her çalışta. Her seferinde farklı duygular.

Tam uyuyacakken aklıma gelen bir cümleyi unutmadan yazıyorum. Gecenin bir yarısı ansızın uyanıp beynimde dolaşan bir melodiyi notalara döküyorum sessizce. Masanın başına geçip yazmaya başladığımda olmadığını hissedip hepsini tekrar tekrar yazıp siliyorum.

Her zaman böyle olmuyor. Aklıma gelen kendimce harika melodileri saniyesinde unutuyorum. Tam kağıda yazacakken sözler birden siliniyor aklımdan. Rüyalarımda yazdığım şarkılar uyandığımda bir türlü gelmiyor aklıma. Kendime sinirleniyorum neden aklıma gelmiyor diye. Neden hepsi bir anda uçup gidiyor?

Ne olursa olsun kendime söz vermiştim yıllar öncesinden. Bu dünyada olduğum her anda müzikle beraber olacaktım. Bu söz kendimeydi. İnsanın kendini tanıması kadar mükemmel bir şey olamazdı.

Yıllar önce çalarken kopan teller. Fazla çalmaktan acıyan parmaklarım, ağrıyan kollarım. Yapamıyorum diye saatlerce ağladığım zamanlar. Hepsi beni bu günlere getirenler. Ve hepsinin devamı olacaktı elbet.

Beni gören insanlar duymak istiyordu kemanın sesini. Ben yapamıyordum, herkesin dediği gibi kolay değildi her şey. Aşamadığın şeyler vardı ama kırmamak için elimden geldiğince onlarada kemanla duygularımı aktarıyordum.

Beni kendilerinden soğutan yine onlardı ama onlara olan nefretim içimdeki tutkuyu engellemiyordu. Aksine tutkumun arttığını bir gün elbet anlarlardı ya da hiç...

Kalkıp evde Yoongi'yi aradığımda yoktu. Bende kahvaltı yapıp yatak odasında gördüğüm kemanı elime aldım.

Saatlerce onunla özlem gidermiştim. Yenilenmiş gibi hissediyordum. Eskiden çalmak işkence gibi gelirken şimdi kaç saat çalarsam çalayım asla yorulmuyordum. Aksine yenileniyordum.

Artık bugünlük bu kadarın yeterli olduğunu düşünüyordum. Uzun zamandır çalmamıştım ve yarın bu yenilenmenin ardında kol ağrısı ile kıvranacaktım.

Pencerenin önündeki masada oturdum. Hava yağmurluydu ama bulutların arkasındaki güneş kendini göstermeye başlamıştı. Oldukça birbirine tezattı bulutlu ve güneşli hava. Bir o kadar da güzeldi.

Önümdeki deftere aklıma gelen bir kaç cümleyi daha yazdıktan sonra bakışlarımı tekrar dışarıya çevirdim. Güneş ve yağmurun birleşiminden olan gökkuşağı tüm güzelliğiyle önümdeydi.

Güzeldi gökkuşağı, yedi renkten oluşuyor. Her bir rengi birbirinden farklı ve ayrı ayrı güzel olan yedi renkten. Hayatımı oluşturan yedi renk. Oldukça farklı olmalarına rağmen birbirleriyle harika uyumları olan hayatımın yedi rengi.

Bu fırtınanın ortasında iyilikle dolu bir mucize. Her renkte farklı hissediyorum. Tek ortak noktaları ise hepsini her şeyden çok sevmem. Her şeyi o gökkuşağa borçluyum. İlhamım olan renklerimi seviyorum.

Burnuma dolan kahve kokusunun ardından masaya koyulan fincana kaydı gözlerim. Ardından fincanı koyan elin sahibine. Yoongi nereye gittiyse oradsn gelmişti. Tepkisiz bir şekilde yüzüne bakarken yanımda ki sandalyeye oturup kahvesinden bir yudum aldı.

"Bu sefer ne yazıyorsun?"

"Sadece aklıma gelen bir kaç küçük şeyi."

Ne olduğunu söylemek pek içimden gelmiyordu. Konuyu değiştirmek adına ona bir soru sordum.

"Sen neden geldin?"

Gülümseyerek bana baktı ve bakışlarını dışarıya doğru çevirdi. Kısa süre uzaklara daldı ve yüzü biraz üzgün bir hâl aldı.

"Belki neler yazdığını söylemek istersin diye geldim."

"Sanırım ne olduğunu biliyorum ama bir kezde sen isteyerek söylesen keşke."

Söylediği son cümleyi o kdara sessiz söylemişti ki anlayamamıştım. Ona söylemediğim için üzülüyordu. Onu üzmek istediğim son şey bile değildi.

İstiyordum ama gösterebilecek cesareti kendimde bulamıyordum. Sanırım okuyabilmek için beklemesi gerekiyordu. Belki bir gün ona okuturdum her şeyi.

Bir şey demeyeceğimi anlayınca kafasını masanın üzerindeki kolunun üzerine koydu ve beni izlemeye başladı. Beni izlemesi utanç duygumu geri getirmişti. Yanağımın kızardığına emindim, alev alev yanıyordu. Bana yakın olduğunda her şey canlanıyor. Yoongi'yi düşünmemeye çalışıp dışarıyı izlemeye devam ettim.

Aklımdakileri tek tek deftere yazarken ne kadar zaman geçtiğini anlayamamıştım. Bakışlarımı dışarıya çevirdiğimde güneş kaybolmaya başlamıştı. Gözlerim Yoongi'ye kaydığında dudaklarım hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı. Şuan tatlı tatlı uyuyordu ve bu görüntü aklımda yeni bir şeylerin canlanmasını sağlamıştı.

Basit bir ses vardı kulağımda. Yine aynı melodi yavaşça çalmaya başlamıştı. Yoongi geldiğinde büyük bir senfoni duymaya başladım. Her şey daha da canlı artık.

Bu yeni his çok heyecan vericiydi. Onu izleyerek yazdıklarımı oldukça beğenmiştim. Bir kere bile tereddüt etmeden yazmam beni çok şaşırtmıştı. Yoongi benim ilhamım olmuştu. Beni izlemesi kalbime dokunmuştu. Bir de öyle uyumuştu...

"Yoongi?Yoongi?"

Sessizce sesleniyordum ama o beni pek duyuyor gibi değildi. Yoongi'yi uyandırmalıydım her yeri tutulmuş olmalıydı.

"Yoongi, lütfen uyanır mısın?"

Elimi omzuna koyup yavaşça dürtmeye başladığım an gözlerini hafifçe araladı. Şuan ne kadar sevimli gözüktüğünü anlatmaya kelime dağarcığım yetmeyebilirdi.

Gözlerini birkaç kez kırpıştırıp yavaşça kafasını masadan kaldırdı. Bir süre boş boş boşluğa baktıktan sonra küçülmüş gözleriyle bana döndü. Tam bir şey söyleyecekti ki vazgeçip birden ayağa kalktı.

Şarkı sözleriydi... Benim farklı zamanlarda aklıma gelen ve tam o an deftere yazdıklarım şarkı sözleriydi. Belki de asla bir şarkının içinde olamayacaklardı. Belki de kimse okuyamayacaktı ama benim için oldukça önemliydiler. Keşke cesaret edip Yoongi'ye okuyabilseydim hepsini.

Ani hareketle kalktığı için yüzyüze gelmiştik ve şuan burunlarımız birbirine değiyordu. Bu gereksiz yakınlıktan rahatsız olduğum için bir adım geri gittim.

Yoongi uykulu olduğu için olayı kavramamıştı ama biz biraz önce burun buruna gelmiştik. Yoongi odadan çıktıktan sonra elimi kalbime götürdüm. Neden birden hızlanmıştı?

Kurtulana kadar burada kayboldum. Sadece sen ve ben... Bu anın bitmesini istemiyorum.

Bende bıraktığın hisler güzel hissettiriyor.

                                  ~

Game || MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin