▪︎Oyun▪︎

76 5 5
                                    

Onlar sana oyun oynuyorlar. Beynin sana oyun oynuyor. İçimdeki ses asla susmuyor. Her şeyi başlatan o melodiydi. Hipnotize edilip büyülendim. Baştan çıkarıcı bir müzik ile.

Önümde bir not var.

'Sen bunu okuduğunda, bu dünya ve seninle ilgili anılarım gitmiş olacak. Ama pişmanlığım yok. Seni hatırlamasam bile kalbimde olacaksın."

Ben bunu istemiyorum her şeyden kurtulmak istiyorum. Kendimden bile. İçimdeki beni istemiyorum. Fazla ses var. Her şeyi susturmak istiyorum.

"Sakin ol."

Sakin olmak mı? Şuan bana en uzak olan şey değil mi? Her şeyi unutabilir miyim o kadar çabuk?

"Her şey o kadar kolay mı?! Bu lanet olası şey sana olsa sen sakin kalabilir misin?!"

Delirmiştim, tam olarak. Neyin gerçek neyin sahte olduğunu anlayamıyordum. Aklımı kaybettim, kendimi kontrol edemiyorum.

Kendi başımayım bu karanlık ve korkunç odada. Beynimin oyunlarıyla başa çıkamıyorum. Beni kurtaracak kimse yok.

Kendimi herhangi bir yere ait hissetmiyorum. Ne bir şehre, ne bir ülkeye, ne de dünyaya. Yeryüzüne susmaya gelenlerdenim. İçimde çok büyük bir savaş olsa da, her şey içimde kalmaya devam ediyor. İçimdeki ses susmuyor.

Gelen sesler rahatsız ediciydi. Artık dayanamayacak gibi hissediyordum. İçimdeki sesi öldürmek istiyorum.

Her şey gerçek. Sen hayal görmüyorsun. Bunlar gerçeğin ta kendisi.

"Hayır bu gerçek değil, bu gerçek değil!"

Ellerim titriyor. Sadece odanın köşesinde çökmüş bir şekilde kulaklarımı kapatarak sayıklıyorum. İçimdeki ses böyle terk eder miydi beni?

İlk başta gerçeküstü güzellikte ardından bir şeytan. Şekerle kaplı bir zehir gibi.

İçeriden tıkırtılar gelmeye başladı. Zaman geçtikçe adım sesi olduğu anlaşıldı. Gittikçe yaklaşıyor. Üzerime bir gölge düştüğünde kafamı kaldırıp önümdeki kişiye baktım. Bana doğru eğildi. Tişörtümü sıyırarak orada kazımış olduğu adını gösterdi.

"Bu senin için yeterince gerçek mi?"

Nasıl olabilirdi? Öncesinde bana öyle bir şey yapmadığını söylemişti ve kanıtlamıştıda. Hangisi doğru. Neler gerçek neler sahte? Yoksa hepsi sahte mi?

Parmaklarıyla kazıdığı yerlerin üzerinden geçti. Islak parmakları isminin üzerinden geçerken acıyordu kestiği yerler. Yeni açılmış bir yara gibiydi. Benim üzerinde biraktığı etkiyi o da biliyordu. Yanıma biraz daha yaklaştı. Aklımı daha da çok karıştırıyordu. Benden uzaklaşmasını isterken yaklaşmasını da istiyordum.

"Git buradan."

"Hayır ben sadece seni korumaya çalışıyorum."

Sen ve korumak kocaman bir soru işareti. Vücudumda onun bıraktığı izler varken beni nasıl koruyabilirdi. Her şeyi kendi yapıyordu. Bana zarar veren oydu.

Karşımda sakince oturması beni deli ediyordu. Artık onu istemiyordum. O bana iyi gelmiyordu.

"Sen!"

Aynı zamanda omuzlarından tutup sarstım onu.

"Neden her yerde karşıma çıkıyorsun he!?"

Gözyaşlarımdan benden istemsiz akıp gidiyordu. Yoongi ise oldukça sakin duruyordu. Bu beni daha da delirtiyordu.

"Neden hep karşıma çıkıp aklımı karıştırıyorsun?!"

"Git buradan, çık hayatımdan!"

"Her şeyin benim yüzünden mi olduğunu sanıyorsun?"

Alaycı bir şekilde söylediği şeyle düşündüm. Sadece düşündüm. Her şey dinlemeye başladığımda başlamamış mıydı o melodiyi?

Göz kamaştırıcı sen tarafından kör edildim Min Yoongi. Sesinle büyülendim, sarhoş oldum. Sen beni gökyüzüne çıkardın ama oradan sertçe denizin dibine doğru götürüyorsun.

Hâlâ sakince bana bakıyordu. Beni duymuyordu. Dinlemiyordu. Ben burada kendimi parçalarken o bana öylece bakıyordu. Gözüm dönmüş gibiydi.

"Git buradan dedim sana!"

Boğazımı parçalarcasına bağırıyordum. Beni bu hale getiren oydu. Artık o olmamalıydı. Yoktu. O gerçek değildi. Gerçek değildi.

"Son kez söylüyorum git buradan!"

Yerinden kıpırdamadı. Sadece öylece duruyordu. Benimle oyun oynamak hoşuna gidiyordu. Her şeyi mahveden oydu.

"Neden her yerde karşıma çıkıyorsun?!"

"Ben senin karşına çıkmıyorum. Beni ortaya çıkartan sensin."

Ona inanıyordum. Gerçekti. Buradaydı. Ama o yoktu. Asla yoktu. Burada olamayacaktı.

"Sen gerçek değilsin!"

"Ben senin için yeterince gerçek değil miyim?"

Bana daha çok yaklaşıyordu. O bana bir adım attığında bende geriye doğru adımlıyordum.

"Yaklaşma bana!"

En sonunda sırtım duvara çarptığında aramızdaki küçük boşluğu kapatıp kulağıma doğru eğildi.

"İstediğin olacak."

"O zaman bana sarıl."

Kaşlarını çattı. Bana o kadar zarar verdikten sonra garip geliyor olmalıydı ama bozuntuya vermeden iki kolu ile bedenimi sardı.

Eğer savaşacak kadar güçlü değilsen, onu kucaklamalısın. Her iki koluda sana sarılı iken, silahını sana doğrultamaz.

Eve dönmek istiyorum. Beni eve götür. Her şeyden uzağa. Yeniden başlayalım her şeye.

Ama işin içinde yine sen yok musun?

                                  ~

Game || MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin