Kulağıma bir piyano sesi geliyordu. Sanırım artık kulaklarımda olmayan sesleri duyamaya başlamıştı. İyice delirdiğimi düşünüyordum.
Temiz hava iyi gelebilirdi. Bahçeye çıktım ve derin bir nefes aldım. Kulağımda çınlayan sesleri sevmiyordum.
Yaşadıklarım gözümün önünden tek tek geçiyordu. Oldukça karmaşıktı belki ama hatırlamak istiyordum bazen.
Piyano sesi hala geliyordu. Tekrar eve girdim. Kulaklarıma dolan bu huzurlu sesi takip ettiğimde salona gelmiştim. Yavaşça kapıyı araladım. Gördüğüm şeyle donup kalmıştım. Kahverengi piyano... ve Yoongi...
Gözlerimin önünde kül olan kahverengi piyanoyu çalıyordu Yoongi. Olan her şeyin kendi uydurmamdan ibaretmiş gibi hissediyordum.
Yoongi'yi kaybettiğimi sanmıştım. Hâlâ yaşadığım şeyi anlamdıramasamda onun yanımda olması tüm olanları unutmamı sağlıyordu.
Her şey olabildiğince sahteydi ama ben kendimi bütün bunların sahte olamayacağına o kadar çok inandırmıştım ki...
Kahverengi piyano benim için başından beri önemli olandı. Belki de onu önemli yapan Yoongi'nin ta kendisiydi. Aramızda olan bağ iyi hissettiriyordu. Her zaman benimle olduğunu biliyordum.
Gerçekliğine inanmayıp gözlerimi ovuşturdum. Hala oradaydı, tüm güzelliğiyle karşımda duruyordu. Kahverengi piyano ve Yoongi...
Birbirlerini çok güzel tamamlıyorlardı. Sanki biri olmasa bir boşluk, bir eksiklik vardı. İyi hissettiren bir şey değildi.
Yoongi kendini parçaya kaptırmıştı, beni görmemişti. Kapıyı biraz aralık kalacak şekilde kapattım. Yavaşça ona yaklaştım ve büyülenmiş bir şekilde izlemeye devam ettim.
Bembeyaz ve kemikli parmakları hızla siyah ve beyazdan geçiyordu. Onu izlemek tarif edilemez bir duyguydu. Parmaklarının zarifçe ilerleyişi büyüleyiciydi. Ortaya çıkan melodi bir müzik kutusundaymış gibi hissettiriyordu. (Medya)
Müzik kutusunda dans eden o kızdım. Kalbimi o müzik kutusuna hapseden ise Yoongi'ydi. Müziğe boğulmak her şeyden güzeldi. İyi gelen tek şey oydu belki de.
Başka bir dünyada hissediyordum kendimi. Parçanın kalbime işleyişini hissediyorum. Sadece dans ediyorum yavaşça. Buradan çıkmak için bir yol yok mu?
Sahteliğe inanarak daha da derinlerine iniyorum duygularımın. Siyaha daha da çok yaklaşıyorum. İçimi kaplayan toz pembe hayallerimle göremiyorum içimdeki siyahı. Gittikçe daha da derine iniyorum. Gözümü kapatan bu toz pembelik yok oluyor. Etraf zifiri karanlık.
Müzik kutusunun anahtarı çok uzaklarda. Buradan asla çıkamayacağım. İçimdeki beyazı arıyorum ama hiçbir yerde yok. Sadece ben ve siyahımla kaldım. Yüzleşmem mi gerek gerçeklerin hepsiyle?
Kendimi müziğin karışıklığına bırakıyorum. Yavaşça düzeliyor eskiye geri dönüyor. Beni etrafımda döndürmeye devam ediyor. Sakin ve zarif bir şekilde yavaşça dans etmemi sağlıyor. Bulutlara yükseliyorum. Mavi gökyüzüne ulaşıyorum. İçimdeki ışığı bulabildim.
Bir anda her yerin tekrar siyaha bürünmesiyle bütün mavilik kayboluyor. Aşağıya iniyorum. Beni içine alıyor siyah. İçimdeki ışığı arıyorum çaresizce. Mavi ben değil miydim?
Aklımdan geçenler rahatsız etmeye başlıyor. Ya her şeye sebep olan bu evse? Burada durunca aklımı kaybediyordum. Ne kadar mutlu olursam olayım eve döndüğümde eski bene geri dönüyordum. Mavi ben değilsem beni kurtaracak ne kaldı geriye...
Orada onu buldum. İçimdeki beyazı ortaya çıkardım. Tam tekrar maviye bürünecekken renklerin hepsi birbirine karışıyor. Seslerin hepsi beni ele geçiriyor kulaklarımı kapatarak sesleri hafifletmeye çalışıyorum.
Beni etrafımda döndürmeye devam ediyor bu müzik. Son vuruşlarla sadece yorgunlukla yere çöküyorum. Hem beni bitiriyor bu son, ama şuan yenilenmiş gibiyimde. Garip duygular beni ele geçiriyor.
Gözlerimi açtım ve kahverengi piyanoyu izlemeye başladım. O gözlerimin önünde kül olmuştu. Burada olmasının imkanı yoktu ama şuan karşımda duruyordu. Başımın ağrıdığını hissediyordum. Kendimle yüzleşmek beni yoruyordu. Güçsüz düşüyordum.
Aklıma gelen tüm anılarımla gözlerim dolmuştu. Elimi yavaşça kaldırıp ona dokundum. Üzerindeki işlemelerin parmaklarımla üzerinden geçtim. Gerçekti işte ona dokunabiliyordum ama neden hala inanamıyordum?
Gözyaşlarımı daha fazla tutamadım ve ağlamaya başladım. Kahverengi piyanoya sıkıca sarılmaya çalıştım. Onu asla bırakmak istemiyordum. Yaşadığım süre boyunca onu yanımda taşımak istiyordum ama yapamazdım.
Omzuma değen ellerle bakışlarım bana değen ellere kaydı. Beyaz kemikli parmaklar... Yoongi hala buradaydı değil mi ama ben hazır hissetmiyordum.
Bir anda beni sıkıca saran kollarla sadece öylece durdum. İhtiyacım vardı, hissediyordum ama her şeyin bir yalandan ibaret olmasından korkuyordum. Her şeyin sahte olmasından korkuyordum...
"Sen çok güzel dans ediyordun."
"Her şeyi hissederek..."
Dedikleri şaşırmamı sağlamıştı. Ne yani beni farketmiş miydi. Dışarıdan saçma sapan dans eden biri gibi gözüktüğümü düşünürken Yoongi'nin dedikleri... Yoongi her şeyi daha da çok karıştırıyordu.
"Sen gerçek misin... gerçek misin yoongi?"
Beni omuzlarımdan tutup kendinden biraz uzaklaştırdı. Gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı.
"Ben bunu atlattığını düşünüyordum..."
Biraz sessiz bir şekilde söylediği cümleler canımı yakmıştı. Gerçekle sahteyi ayıramayacak kadar kafam yerinde değildi. Sadece gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Yapabilecek neyim vardı?
"Sen... sen o yüzden geçen günlerde o kadar kötüydün..."
"Hı, ne?"
Fısıltı gibi sesiyle konuştuğunda uzaklara dalmıştım ve ne dediğini anlayamamıştım.
"Ben buradayım her zaman yanındayım. Bunu unutma tamam mı?"
"Ne olursa olsun. İster aklını kaybet hatta beni bile unutursan eğer sadece yanında birinin olduğunu hisset olur mu?"
Bana neler oluyordu ya da neler olacaktı... Tüm bu dediklerini anlamlandırmaya çalışsamda bir çıkış yolu bulamıyordum. Sadece ona sıkıca sarılmakla yetindim. Gerçekten onun burada olduğuna inanmaya çalışarak. Yaşadığım travmaların sadece benim kurmacam olduğuna inanarak.
Her şey bu kadar karmaşık olsa bile basit bir açıklaması olmalıydı değil mi?
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game || MYG
FanfictionTek bildiğim şey bana iyi geldiğiydi. Ama artık ondan bile şüpheliydim. Başlangıç: 07.07.2021 Bitiş: 19.10.2021