BÖLÜM 27

3.4K 275 198
                                    

Dün ki eğlence ve tiyatro bizi fazlasıyla yordu. Eve gelir gelmez kendimizi yatağa attık.

Uyumama rağmen şuan halâ üstümde biraz yorgunluk var. Okula gitmek istemiyorum ama bu sene devamsızlık yapma hakkım yok, hiçbirimizin yok.

Mutfağa girip atıştırmalık bir şeyler çıkarttım dolaptan. Yaklaşan ayak sesinin kime ait olduğunu anlamam için arkama bakmama gerek kalmadı, hayvan gibi esnemesinden Çakır olduğunu anladım.

Bu evde bir Çakır bir de Caner hayvan gibi esner. Ama biri hoağğğ diye biri hoeğğğ diye. Biri diğerinden az daha nazik yani. Bu ayak sesinin sahibi hoağğ diye esnedi.

"Halâ uykum var!"

"Benim de Çakır."

Çakır dolaba ilerledi. Vişneli meyve suyunu ve süt burgerini alıp dolabı kapattı.

Yanımdaki sandalyeye oturup yemeğe başladı. Dünden aklıma takılan tek şey Çakır'ın orda ne demek istediğiydi. Ama herkesin önünde söylemesi için üstelemedim. Çünkü söylemez. Şuan bana söyleyip söylemeyeceği bile meçhul.

"Çakır dün o sözü söylerken neyi kastetmeye çalıştın?"

Çakır iç çekti. "Boşver güzellik, bugün yarın herkes anlar zaten. Artık elimi bile sürmeyi düşünmüyorum. Birbirlerini yesinler şerefsizler."

"Oğlum, onlar arkadaşlar birbirlerini nasıl yiyebilirler ki?"

"Arkadaş mı? Bak buna güldüm. Derin bir atasözü vardır; Besle kargayı oysun gözünü. Ne anlama geldiğini biliyor musun?"

Anlamsızca kafamı salladım. "Evet."

"Bunu bilmen yeterli. Az biraz bir şeyler anlamışsındır. Aklına takılan şeyi herkes öğrendiğinde öğreniceksin."

Gözlerini gözlerimden ayırıp yiyeceğine dikti.

Bu da ne demek? Yani içlerinden biri iyilik yapana kötülük mü yaptı? Ah Çakır, kafamı karıştırmakta üstüne yok. Şimdi tüm gün bunun ne anlama geldiğini düşünürüm artık.

"Hey Ahali!! Uyanın lan habeş maymunları."

Bu mükemmel giriş kesinlikle Timuçin'e ait.

Arel kapıyı açıp küfür mırıldandı. Caner "Çakır bitti sıra sende mi?" dedi.

Herkes bir bir oturma odasına dökülürken hepsini bir bir geri kovdum. Giyinmeleri gerekiyor gelip oturmaları değil.

Herkes hazırlandıktan sonra okula doğru yola çıktık. Kapıdan geçer geçmez münasebetsiz insanları gördük.

Çakır hepimize gözüyle 'konuşanı sikerim' hareketi yaptı. Bizde tıp oyununu oynuyor gibi konuşmadık. Onlar susmaz tabi.

"Kimler gelmiş böylee!!" dedi Buğra.

Biz umursamadan yürümeye devam ettik. Beril, Çakır'ı izliyor ama Çakır umursamadan önden yürüyordu. Ee yani ayrılmasaydın o zaman kızım. Ayrıl diyen kim? Gül gibi çocuğu kaybettin.

Kantine geçtik. Bizimkiler yemek yemediği için ilk derse girmeme kararı aldılar. Çakır ve bense bir şeyler atıştırdığımız için derse girmeye karar verdik. Caner bizi tek bırakmadı o da derse girmeyi tercih etti.

"Bu fizik sorusunu çözücek birini istiyorum tahtaya." dedi hoca.

Kimseden ses çıkmadı. Çakır bir anda parmağını kaldırdı. "Nee?" Sessizce bağırdım.

Herkes şaşırıp arasında konuşmaya başladı. Ne yalan söylüyüm ben bile beklemiyordum. Çakır sene başından beri sadece 1 kere tahtaya kalktı, o sorunun cevabını da ona ben söylemiştim.

KOLEJ GÜNLÜĞÜ 3 - SON YILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin