Doruk'un söylediği sözler hala bende donma etkisi yaratmıştı. Anlam veremiyordum. Ne demek o çocuk bendim? Çok fazla bilmediğim şey vardı ve bu beni sinir ediyordu artık.
''Doruk ne demek o çocuk bendim. Ne demek istiyorsun?'' dedim.
''Melis bilmiyorum ama şuna çok eminim ki o çocuk bendim.'' dedi etrafta dolanırken. Bir şey düşünüyordu ama neydi?
''Ama ben anlamıyorum. Cidden hiçbir şey anlamıyorum. 4 yaşındayken birisi geliyor ve o kişi sensin. Peki, bu nasıl mümkün olabiliyor Doruk?''
''Melis saçma göründüğünün farkındayım ama inan bu gerçek tamam mı? Bak şuana kadar hiçbir şey hatırlamıyordum ama bu işaret çıktığından beri o anı geldi aklıma. Belki de çok küçük olmamdı hatırlamam. Ama o kişi bendim. Şuan ki halime benziyordu Melis. Şu anki halime...'' dedi ve hala aklıma oturmayan şeyler vardı.
''Tamam, sana inanıyorum Doruk ama o çocuğun sen olduğunu düşünmek bana çok tuhaf geliyor.'' dedim ve sinirlendi.
''Yaşadığımız şeyler çok mu normal Melis? Baksana bir şu halimize, babalarımız bize sormadan özel güçlerle ilgili bir deney yapıyor ve bu saçmalığı yeni öğreniyoruz. Ve 5 gün sonra özel güçlere sahip olacağız. Hangi güçler onu bile bilmiyoruz. Bir de peşimizde ay takımı var tabi. Hani bizi öldürmek isteyen ay takımı. Ama şu bana benzeyen çocuk her kimse fazla vakti yoktu. Ve bana sadece bu işaretten bahsetti ve çok dikkatli olmamı söyledi. Sonra bir anda ortadan yok oldu.'' dedi gözleri öfkeli bir şekilde bana bakarken. Haklıydı yaşadığımız hiçbir şey normal değildi. Her şey çok tuhaftı ve yaşadığımız şeyleri anlamlandırmak beni fazla yoruyordu.
''Haklısın Doruk. Haklısın.'' dedim ve odama doğru yürüdüm. Odamın kapısına gelince kapıyı açtım ve içeri girip kapıyı kapattım. Şimdi sadece kendi acımla baş başa kalmalıydım. Kendimi yatağa bıraktım ve tavanımda ki yıldızlara baktım. Akşam olmuştu ve yıldızlar çıkmıştı. Odanın en sevdiğim tarafı tavanın da cam olması ve gece yatarken yıldızlara bakmamdı. Buraya küçük gizli evim dememin tek sebebi benden başka kimsenin bilmemesi. Tabi artık Doruk biliyor ama sorun yoktu. Ona güveniyordum. Buraya fırsat buldukça kaçıyordum. Kitaplarımın büyük bir kısmı buradaydı. Üst katı odam hariç her yer kitaplarla doluydu. Ben sadece burada herkesten uzak ve huzurlu hissediyordum. Ve bu yüzden bu evi sakladım. Kimsenin bilmemesini ve beni huzursuz etmesini istemedim. Bence herkesin herkesten uzak bir yere kaçabildiği bir evi olmalı. Ama kitaplarla dolu bir ev...
Yine düşüncelere daldım yıldızlara bakarken. Rüzgârı ve Elif ablayı düşündüm. Ben onların yanımda yaşadıklarını bilirken onlar ölmüştü. Bunu düşüncelerimde söylemek çok canımı yakmıştı. Şuan aklıma geldi de geçenlerde Rüzgârın tuhaf davrandığını anlamıştım aslında ama bozuntuya vermemiştim. Acaba en sonu onu gördüğüm an hangisiydi? Ya da ona en son sarılışım? Ya da en son beraber gülmelerimiz ve sohbet etmemiz? Bu düşünceleri kendimi sormak beni üzmekten başka bir şey yapmıyordu. Güçlü olmalıydım. Ama olamıyordum. Ama şuna inanıyorum ki, bir gün herkes bunun hesabını verecek. Onları öldüren kişiyi bulduğumda yaşatmayacağım. Uyumalıydım. Uyumalıydım...
*
Gözlerimi odaya giren sabah güneşiyle gözlerimi açtım. Açtığımda nerden olduğumu ve neler olduğunu hatırladım ve bir süre daha acılarla kaldım. Doruk ne yapmıştı? İyi miydi? Yatağımdan kalktım ve zorla adım atarak odamın kapısını açıp çıktım. Ev sessizdi. Uyuyordu sanırım. Banyoya doğru yürüdüm ve kapıyı açtım. Aynada kendimi görmek bana tuhaf gelmişti. Ağlamaktan gözlerimin altı şişmişti. Suyu açtım ve ellerimi yıkayıp sonra yüzüme su çarptım. Sonra suyu kapattım ve ellerimi ve yüzümü sildim. Sonra Lavaboya girip çıktım. Ellerimi yıkadıktan sonra merdivenlerden sessizce indim. Odasına geldiğimde kapısı açıktı. Uyuyordu. Onu ilk defa uyurken görüyordum. Tıpkı bir bebek gibi huzurlu bir şekilde uyuyordu. Kafamı saate çevirdim ve saat 08.00'dı. Çok erkendi ve bu olanlardan sonra bu saatte kalkmam bana tuhaf gelmişti. Uyuyacağımı sanıyordum ama olmadı. Aklıma sahile gidip koşmak geldi. Evet, iyi gelebilirdi. Geriye döndüm, merdivenlerden hızlı ve sessiz bir şekilde çıktım. Hızlı adımlarla odama girdim ve dolabımın kapağını açtım. Siyah spor taytımı ve üzerime beyaz sıfır kollu tişörtümü aldım. Hızlı bir şekilde üzerimi çıkarıp onları giydim. Saçlarımı tarayıp güzel bir şekilde bunaltmaması için topladım. Çekmecemde duran bel çantamı ve onun içinde duran telefonumu aldım. Yedek telefonum vardı. Ne olur ne olmaz diye saklıyordum. Telefonumu açtım ve şarjının olmasına sevindim. Kulaklıklarımı da alıp taktım. Sonra kulaklığın ucunu da telefonun takma yerine taktım ve müzik listeme girdim. Ayarladım ve çaldırmadım. Evden çıkıp öyle açacaktım. Spor ayakkabılarım aşağıdaydı. Tekrar odamdan çıktım ve merdivenlerden sessiz bir şekilde indim. Ayakkabılığın oraya gittim ve siyah sporlarımı aldım. Sonra sessiz bir şekilde ayakkabılarımı giydim ve kapıyı açıp çıktım. Temiz havayı içime çektim önce. Sonrada telefonumu alıp şarkıyı başlattım ve tempolu bir şekilde yürümeye başladım. Çalan şarkı The Script For The First Time. Şuan sadece şarkının sesini duymak istiyordum ve başka hiçbir şey düşünmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURUCUNUN YILDIZLARI
Science FictionHer şey bir anda normal giderken bir anda onun gelmesiyle her şey değişti. Melis normal hayatına devam ederken bir anda her şeyin değiştiğini anlayacak. Doruk'un karşısına çıkması onun tüm hayatını değiştirecektir. Kendisinin bile bilmediği sırları...