Alarmımın çalmasıyla bir anda gözlerimi açtım. Saat 06.30'du. Dün geceyi düşünmeden edemiyordum. Neler oldu, neler yaşadım hala anlam veremiyordum. Başımda tuhaf bir ağrı vardı. Sanırım biraz sonra geçerdi. Yatağımdan kalkıp banyoya girdim. Aynada solgun yüzüme bakıyordum. Musluğu açıp ellerimle yüzüme su çarpıttım. Sonra aynaya baktım. Garip bir şeyler vardı anlam veremiyordum. Havluyu alıp yüzümü kuruladım. Sonra dolabımın önünde durdum ve spor kıyafetlerime baktım. Beyaz sade bir tişört ve siyah taytımı alıp yatağımın üzerine koydum. Üzerimdeki pijamalarımı çıkarıp beyaz tişörtümü ve siyah taytımı giydim. Saçımı atkuyruğu yaptım. Hazırdım. Kulaklığımı arıyordum ama odamda bulamadım. Balkona çıktım ve masada durduğunu gördüm. Kulaklığımı alıp odamdan çıktım.
Merdivenlere geldiğimde gözümün karardığını gördüm. Ne oluyordu bana? Yavaş yavaş merdivenlerden indim. Dolabın kapağını açıp puma ayakkabılarımı giydim. Çantamı ve anahtarı alıp evden çıktım. Kulaklığımı taktım ve en sevdiğim ''Bitter Sweet Symphony'' şarkısını açtım. Sahil yoluna doğru yürümeye başladım. Kafamdaki düşünceler asla susmuyordu. Zaten kafamdaki düşünceleri bile şarkılar susturamıyordu. Aslında hepimiz kulaklığımızı taktığımızda düşüncelerimizin susacağına inanırız. Oysaki bu durum hiç de böyle olmaz. Sadece daha fazla düşünmemize sebep olur. Ama biz bunun hiç farkında değilizdir.
Sahilde yürüyordum. Denizin o güzel manzarası ve güzel kokusu biraz da olsa düşüncelerimi unutmama yardımcı oluyordu. Koşacak gücüm yokmuş gibi hissediyordum. Bu yüzden tempolu bir şekilde yürümeye devam ettim. Şarkılar değişiyor, zaman akıyor ama ben bunun farkında bile değildim. Sonra bankta oturmaya karar verdim. Biraz deniz manzarası karşısında dikkatimin dağılmasına ihtiyacım vardı. Dün geceyi unutacağımı sanmıyorum. Sonra etrafıma baktım. Sabahın erken saatleri de olsa yine kalabalık insanlarla dolmuştu sahil. Kimi köpeğini gezdiriyor, kimide benim gibi sabah koşusuna çıkmıştı.
Sonra birden onu gördüm. Bu esmer çocuktu. Demek o da benim gibi spor yapıyordu. Şaşırdım aslında hiç beklemiyordum bu saatte. Melis salak düşüncelere kapılma. Doğal olarak o da spor yapabilir. Belli zaten kaslarından dedim içimden. Sonra tekrar önüme dönüp denize baktım. Suyun sesi, denizin huzur veren maviliği gerçekten harikaydı. Hala nefes alıyorken tadını çıkarmalıydım. Sonra etrafıma bakındım ama o yoktu. Esmer çocuk gitmişti.
Telefonumu aldım saat 07.30'a geliyordu. Artık eve gitmeliydim. Banktan kalktım ve hızlı bir tempoda yürümeye başladım. Yürürken en sevdiğim şey denize bakmak ve denizin kokusunu içime çekmekti. Ve o hafif esen güzel rüzgâr...
Sahilden çıktım ve karşıdan karşıya geçecektim. Tabi bu şuan pek mümkün değildi. Çünkü trafik baya kalabalıktı. İşin yoksa bekle dur. Geçen arabalara bakıyordum ve bir yandan da kırmızı ışığın yanmasını bekliyordum. Ve sonunda kırmızı ışık yandı ve karşıdan karşıya geçtim. Bizim siteye giriş yaptım. Hızlı adımlarla eve doğru yürürken kenarda bir inşaat alanını gördüm. Kenarından geçmeye karar verdim.
Tam inşaatın köşesinden dönerken, bir ses ''uzaklaş oradan'' dedi. Bunu duymuştum. Müziğin sesini kısmıştım ama artık çok geçti. Tam arkama bakıp dönecektim, ama bir el beni tutup hemen oradan uzaklaştırmıştı. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Kafamı kaldırıp beni oradan uzaklaştıran çocuğa bakıyordum ki, çok şaşırdım. Beni kurtaran oydu. Bu esmer çocuktu.
''İyi misin?'' dedi.
''İyiyim teşekkür ederim. Ama beni nasıl oradan hemen uzaklaştırdın?" Dedim büyük bir şaşkınlıkla.
''Orada yürüyordun kulaklığında vardı tabi sana seslendim ama duymadın beni. Bende koşarak kurtardım seni. Kurtarmasam kafana tuğlalar düşecekti. Neyse ki ucuz atlattın sayemde.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURUCUNUN YILDIZLARI
Ciencia FicciónHer şey bir anda normal giderken bir anda onun gelmesiyle her şey değişti. Melis normal hayatına devam ederken bir anda her şeyin değiştiğini anlayacak. Doruk'un karşısına çıkması onun tüm hayatını değiştirecektir. Kendisinin bile bilmediği sırları...