Tengri'nin Armağanı

10.5K 826 222
                                    

Bağdat Seferi Öncesi Altın Otağı

Bir avare mi, başıboş bir yolcu mu yoksa bir kahin mi ne olduğu bilinmez bir adam Hülagü Han'ın altın çadırına yanaştı.

Huzura kabul görüldüğünde de bu bilinmez yabancı herkesi korkudan dize getiren Han'ın önünde ne diz çökmüş, ne de ona saygı ve büyükçe iltifatlar ile övgüler yağdırmıştı.

Tek istediği Han'a, Tengri'nin hediyesinden bahsetmekti. Bunun için bir karşılık bile beklemiyordu.

Sıska, giysileri yırtık pırtık, upuzun saçlarıyla örgüsüz, tokasız tıpkı kadın saçı gibi dağınık şekilde Han'ın huzuruna çıktı.

Han ise bu avarenin karşısında tahtına kurulmuş, dimdik duruyordu. Sert bakışlı, yanık tenliydi. Sakalı da aynı derece gösterişli ve kişide korkuyla beraber saygı uyandıran bir adamdı Hülagü Han.

Han, karşısında bekleyen adama konuşması için işaret verdi.

"Ey Büyük Han, ben buraya, Gök Tengri'nin izniyle, sana yukarıdan Tengri tarafından gelecek hediyeyi beyan etmeye geldim."

"Sen bunu nerden bilirsin?" dedi Hülagü Han lakin suratı asık ve sesi de öfkeliydi.

Adam bakışlarını yukarıya dahi kaydırmadan cevap verdi. "Nasıl bildiğimi açıklayamam ama nasıl bir hediyedir anlatabilirim: Bir insandır bu. Ama öyle bir insandır ki gözlerini gökten almıştır ve ayın bir parçasından koparak Arapların çorak topraklarına düşmüştür."

"Ayın parçası ha?!" diye kükredi Hülagü Han. Bu saçma sözlere hem şaşırmış hem de kaşlarını çatmıştı.

Çadırda bulunanlar da Han'ın bir hiddete kapılıp bu zavallı adamın öldürülmesi emrini bekledi lakin en çok korkan bu avareyi çadıra sokan kapı muhafızıydı. Bilir ki Han'ın canını sıkan bu adam yüzünden onu aldığı için ilk kendisinin kellesi giderdi.

Adam tekrardan lafa girdi.
"Evet Han'ım. Aydan bir parça. Ayın en güzel emsali gibi yeryüzüne inecek. Dikkatli bakarsanız Bağdat seferiniz sırasında onu illa ki bulacaksınız."

Han, bu ne dediğini bilmez adamı cezalandıracak kadar küçülmek istemedi. "Diyelim ki bu haberi sana Gök Tengri söyletti... Diyelim ki ben de bu dediklerine inandım. Ama herkes bilir ki yabancı bilge, cenk sırasında ben gözlerimi ve kulaklarımı kapatır, kalbime taş basar sadece kılıcımı sallarım. Şimdi de hele nasıl olacak da muharebe sırasında o hediyeyi fark ederim?.. Vahşi bir atı zapt ederim lakin bu huyuma bir gem vuramam. "

"Orası da sizin bileceğiniz bir şey, bu sizi ilgilendirir. " dedi yabancı.

"O hediye benim eşim mıdır peki?"

"Öyledir. Yine de refaha kapılıp rahatlamayasın. Ay, o çorak topraklarda esir düşmüştür. Yani Ay'ı fethetmek öyle kolay değildir. Anlayacağınız üzere fetih yolu yine size kalmıştır Han'ım."

O an ortalığı buz gibi bir sessizlik kapladı. Kapı muhafızı ise yine en çok korkan kişi olmuştu ortada. O avareyi içeri alan aptallığına yanardı öylece.

Hülagü Han ise o an kimsenin beklemediği bir tepki verdi.

Ağzından şuh bir kahkaha kaçarken, bilgine bakışlarını yöneltti. "Bu adamı ödüllendirin ve bırakın yoluna gitsin!" dedi.

Bu sözler oradakilerin içini biraz da olsa rahatlatmıştı. Hatta daha da iyisi Hülagü Han'larını bekleyen bir armağan vardı Arap topraklarında.
_____________________________________

Altın Otağı - Sefer Hazırlıkları

Hülagü Han, Haşhaşilerin Alamut kalesi için Abbasilerden asker takviyesi istediğini belirten bir mektup yolladı fakat Han'ın ordusunun askere ihtiyacı yoktu.

Bir Moğol Hikayesi- Hülagü Han {Tamamlandı}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin