Hülagü Han tıpkı geçmişteki günlerde olduğu gibi Ünen ile bir otağı içinde ellerindeki kımız ile keyif yapıyorlardı. Ünen, Han'ın bu obada güvendiği sayılı kişilerin başında gelirdi. Onun için yetkili bir asker ve siyasetçi olmasının yanı sıra dostuydu da.
Lakin bu gece Ünen'in tavırları hoşuna gitmiyordu Han'ın. Hep sakin ve hoş sohbetlerle insanı kendisine çeken bu adam gitmiş, yerine isteksiz, keyifsiz bir adam gelmişti sanki. Han, onun bu isteksiz hallerine baktı elindeki bardaktan kımızı tek seferde içerken. Hizmetkarlar ise sofrada boşalan tabakları alıp yerine yenilerini koyuyor, bir diğeri ise boşalan bardakları tazeliyordu.
Ünen, elindeki bardağı bırakıp kendisine sürekli bakan dostuna döndü.
"Sizi meşgul eden bir sorun mu var Han'ım?"Han olumlu anlamında başını salladı yavaşça. "Vardır Ünen. Hem de büyük.."
"Türük obaları mı? Öyleyse sıkıntı etmeyesiniz. Ben ve nökerlerim bu sıkıntıyla bizzat alakadar olacaz. Onları biat ettireceğiz elbet. "
Evet bu konu canını sıkıyordu ama artık değil. Şayet bu obalar ile Akar sayesinde nasıl ilgileneceğini bulmuştu.
"Değildir Ünen." dedi. "Benim sıkıntım oba ile ilgili değildir.""Beyan edesiniz o halde Han'ım? Herhal dostunuzun da bu sıkıntınızı bilmeye hakkı vardır."
Han,kendini tutamayıp güldü şayet Ünen'in sesinde alaycı bir ima vardı.
"Kanımlar sıkıntıdır lakin ayaqaç olanlar. Etrafta Akar için pek çok laf edip dururlar. Onun da canı sıkılır hayliyle.""Akar Katun edeceğini etti. Kanımları yolladı, laf etmeleri normaldir." Ünen, lafını esirgememişti. Biliyordu ki Han, dürüstlükten hoşlanırdı. Belki bu kadarı değil ama severdi...
Han bir süre ses çıkarmadı. Daha sonra lafa girdi. "Benim geceyi Erdene kanımla geçirdiğimi işitmiş. Aslen yanlış işitmiş, tabii o vakit doğruluğunu düşünecek halde olmayınca bana celallendi."
"Neyi yanlıştır Han'ım işitilenlerin? Doğru değil midir?"
"Otağıma buyur edildiği doğrudur elbet. Bu törülerimizde olan birşeydir. Ödürler on beşi geçince Han'ın otağına bir başkası kabul buyrulur."
Ünen olayları anlamaya başlamıştı. "Dersiniz ki sizden habersiz buyur edilen kanımdır o." dedi. "Lakin geceyi sizle geçirdiği doğrudur herhal."
Han, bardağına yenilenen kımızdan bir yudum daha aldı. "Yok be Ünen. Benim beri'm o vaziyetteyken nasıl olur da ederim? Otacının bana geceleri istirahat edebilmem için verdiği şifalı otlardan verdim Erdene'ye. Şafağa yakın da anca gidebildi işte."
Ünen bu sefer şaşkınlıkla baktı Han'a. "Yani öylece istirahat etti yanınızda tüm gece... Bunu ne diye beyan etmediniz Akar Katun'a o halde? O vakit kanımlar kalırdı."
Han, Ünen'in bu kadar tepki vermesine anlam verememişti. "Benim derdim kanımlar değil, onun bu celalli tavırlarını sevdim, bir şey beyan edemedim. Bir de görmek istedim kararlılığını." işaret parmağını Ünen'i gösterecek şekilde doğrulttu. "İnadı senin kadar vardır Ünen." Ardından şuh bir kahkaha attı. Biraz da kımızın verdiği etki vardı üstünde.
"Yine de bu ettiğiniz Han'ım... Bilirsiniz ki Akar Katun, sizden gebe kalamaz... Bu obaya..."
O an Han'ın kaşları çatıldı. Elbet biliyordu bu obanın yeni bir yöneticiye, varise ihtiyacı vardı. Ama bunu abisi de bir hayli yapabilirdi.
"Yeter Ünen. Ne edeyim? Her kanımı otağıma buyur edip damızlık mı olayım?" sesi öfkeli ve gür çıkmıştı.Ünen donakalmıştı bu öfke karşısında. Han'ın gözleri öfke içinde parlamıştı bir anda. 'Beni dinlemeyecek, birilerinin etkisi altına girmiş çoktan.' diye geçirdi içinden.
Şuanki durumda en iyisi alttan almaktı Ünen için.
"Haddimi aştım Han'ım. Karar elbet sizindir." dedi başını eğerken."Ben gidiyorum." diye mırıldanırken içkinin verdiği kafayla yavaşça doğruldu yerinden Hülagü Han. Oradan da kendi otağısına dönmek için yola koyuldu.
Otağıda tek kalmasına karşın Ünen hala elinde içki bardağıyla tek başına devam ediyordu içmeye. Şaşkındı, çünkü dostu dediği kişi kendisine ilk defa bu kadar sinirlenmişti.
Belki de herkes haklı diye düşündü Ünen o an...
Belki de acuzun tekiydi Akar denen o oğlan.
Birden ürperdi, hayatında ilk kez bu kadar korkuyordu.
Şimdi tek ettiği lafla böyle tavır sergilerse Han, ileride sunacağı teklifler ile kesin canından ederdi onu.
Bu işi halletmeliydi. Kısa sürede ormana çıkarmalıydı Akar'ı...Han'ımın günahını almayın daha fazla len kdkdksmd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Moğol Hikayesi- Hülagü Han {Tamamlandı}
Fantascienza(bxb) Eceli gelmeden ölmek nedir bilir misiniz? Hayatın yavaş yavaş anlamını yitirmesi ve yaşadığımız olayları o veya bu sınıfına koyamayıp yaşarken ölü konumuna düşmek? İşte bu sessiz sedasız intihar etmektir. Çok iyi hatırlarım babam başkalarına...