"Evet çocuklar bu gördüğünüz mezar da şuanki Orta Asya topluluklarının birleşmesine, yani TURAN birliğimize, büyük katkı sağlayan yönetici Hülagü Han ve eşi Akar'ın bulunduğu yerdir." Öğretmen, kimisi sıkılmış kimisi ise merakla dinleyen ve takip eden öğrencilerine baktı.
"Peki gökten geldiği doğru mu? Yani Akar Katun'un?" dedi çocuk sınıfın arasından meraklı bir şekilde.
Öğretmen, "Tabii ki ozanlar tarafından böyle hikayeler var. Ama sadece hikaye. Muhtemelen bir erkek olmasına rağmen doğurabildiği için halk onu kutsal görmüş ve gökten gönderilmiş bir kişi olarak kabul etmiş. Lakin Akar sadece çift cinsiyeti de kendisinde barındıran bir kişiydi o kadar. Yani üzülerek belirtiyorum ki gökten geldiği gerçek değil." dedi, yüzüne kondurduğu sahte bir hüzünle.
"Peki neden öldü? " işte böyleydi bu sınıf. Herkes sıkılmış gibi gözükse de aralarında çıkıyordu iki üç meraklı.
"Doğumdan , özellikle sezeryandan sonra akciğere kan pıhtısı atma ihtimali yüksektir. Tabii o zamanın tıbbı bunları tespit etmede yetersiz olduğundan kimse fark edememiş. Anlayacağınız, çocuk doğuyor, Akar da akciğere atan bir pıhtı yüzünden hayatını kaybediyor ama neyseki çocuğa Hülagü Han'ın abisi Mengü Han sahip çıkıp ebeveynlik ediyor. "
Ardından lafına devam etti öğretmen.
"Ayrıyetten bu katı toplumda eşcinsel evliliğin rastlanıldığı ilk durum da onlardadır. Aslen bir çok ilk var lakin bunları size anlatmak yerine ödev olarak vereceğim ve oluşturacağınız üçer kişilik grupla araştırıp sınıfa sunmanızı isteyeceğim. Anlaşıldı mı?""Anlaşıldı öğretmenim!" dedi hep bir ağızdan çocuklar. Ardından serbest zaman dilimi geldiğinde hepsi arkadaşlarıyla grup oluşturmaya, bulundukları külliyeden olabildiğince bilgi edinmeye başlamışlardı.
"Şuna bak!" dedi küçük kız yanında kendisiyle beraber inceleyen arkadaşına. "Han, Akar'a çok aşıkmış. Öyle ki ona birçok şiir ve özel olarak kendisinin işlediği mücevherler bırakmış. Hatta ölümleri bile ayrı yerde olsalar dahi birlikte olmuş... "
Arkadaşının dediklerini dinleyen kız onu onaylarcasına başını salladı. "Evet, çok romantik. Kimilerine kıyasla-.." kız, yanlarında araştırma yerine haylazlık peşinde koşan erkek grubunun içinde bir oğlana dikti bakışlarını. "Hıh!" dedi bir sitemle başını tekrardan arkadaşına çevirirken. "Eskiler daha güzel ve romantikti. Bir de şimdikilere bak!"
Arkadaşı ona hak verdi. "Kesinlikle haklısın! Ben de istiyorum böyle bir eş.. "Bir parmağını Hülagü isminin yazılı olduğu tabelada usulca gezdirdi.
Kızın gözünü diktiği oğlan, kızların ayaküstü yapmış olduğu sohbetine kulak misafiri olmuştu bu sefer . Öyle ki alay etmek için bir saniye bile gecikmemişti. "Hah, aptal onlar aşık değildi! Hülagü Han onu istedi ve Akar da reddetme şansına sahip olmadığı için kabul etti o kadar. Hem Hülagü Han, Akar öldüğünde hayatta olsaydı başkasını bulmuştu bile."
Kız, dikkatini tabeladan çekip sinirle bakışlarını oğlana dikti. "Hiç de bile! Sen ne anlarsın ki aşktan zaten! Aptal!"
Kızın sarf ettiği sözler ile bu sefer oğlanın yanındaki arkadaşları da eğlenceye katılmış, birlikte alay etmeye başlamışlardı. Taa ki sınıfın başı olaya müdahale edene kadar. İki grup tam kavgaya girişecekken araya öğretmenin girmesiyle ayrılmış lakin bakışlarıyla birbirlerini ezmeye çalışıyor, iki taraf da geri adım atmaya tenezzül dahi etmiyordu.
"Pekala, burası bir külliye çocuklar. Kavga etmek ancak burada yatanlara saygısızlık olur." dedi oldukça samimi ve yatıştırıcı bir sesle.
"Ama öğretmenim!" dedi kız her şeye rağmen sitemkar bir şekilde. "Bunlar Han, Akar öldüğünde yaşıyor olsaydı başkasıyla olur diyor!"
Oğlan da bu laf karşısında hemen kendini savunmaya geçmişti. "Ama dediklerim doğru! Koskoca Han ölü birisinin arkasından ömür boyu yas mı tutacaktı sanki! Çık şu masal dünyandan istersen. "
İki taraf da bu atışmalarla yeniden hararetlenecekken ikisini durdurup araya yeniden giren Öğretmen olmuştu. "Tamam çocuklar yeter." ve ardından bakışları kıza döndü. "Ve maalesef ki burada Buğra haklı canım. Eğer Han yaşasaydı büyük ihtimalle başka bir evlilik yapacaktı."
Oğlan, öğretmenin kendisine hak vermesiyle kıza karşı sevinç nidaları atarken bu sefer bakışlar kendisine dönmüştü.
"Ve Simay da bir konuda haklı Buğra'cım." dedi Öğretmen ve lafına devam etti. "Han'ın Akar'a olan aşkı ve verdiği imtiyazlar fazlasıyla belli. Yani sonradan başka bir eşi olsa dahi kimseye Akar'a davrandığı gibi muamele çekeceğini zannetmem."
Bu sefer kız ona karşı gülerken iki taraf biraz da olsa durulmuştu. Zaten kısa bir vakit sonra serbest zaman dilimi son bulmuş, gezinin devamı için külliyede diğer odaya keşif için girmişlerdi.
Girdikleri odadaki mezarın üzeri, tıpkı Hülagü ve Akar'ın mezarının üzerinde olduğu gibi, değerli kadife kumaşlarıyla örtülmüştü.
"Bu mezar -.." dedi eliyle mezarı işaret ederken "Hülagü ve Akar'ın oğlu Abaka'nın mezarıdır. Ona yabancılar Deccal lakabını takmıştı. Öyle ki İslamiyetin Moğol topraklarında yayılmasını önlemek için babası Hülagü'den sonra Cengiz Yasası'nı en şiddetle uygulayan hükümdardır kendisi. Lakin kendi toprakları dışında Akar'ın dini, yani İslam'ın hatrına, kendi toprakları dışında pek çok cami ve medrese inşa ettirmiştir. Ayrıyetten şuanda gezmiş olduğumuz bu külliyeyi ailesi için yaptıran da o'ydu. " yer yıl düzenli olarak anlattığından olsa gerek Öğretmen sanki bir aile dostunu anlatır gibi rahattı öğrencileri karşısında. "Hüküm sürdüğü yıllar boyunca pek çok başarılı sefere imza atıyor. Aynı şekilde Akar'ın çizdikleriyle ve Hülagü Han'ın ölmeden önce yapmış olduğu sefer planına uyuyor ve babasının yarım kalmış işini tamamlamak için Batı'ya sefer düzenleyip kaynakları kendi ülkesi için topluyordu."
"Sanayi devrimi de onun zamanında başladı değil mi Öğretmenim?" Simay doğruluğuna emin olmak için bu konuda en güvendiği kişiye yöneltti sorusunu.
Öğretmen, Simay' ı başıyla onayladı. "Evet, aynen öyle tatlım. Babası döneminde başlatılıyor proje lakin tamamlandığı dönem oğluna kısmet oluyor." gülüşmeler ve konuşmalar böyle böyle devam ederken bir zil duyuluyor külliyenin içinden.
Ardından öğretmen, öğrencilerine bir bakış atıp 'herkes ayrılabilir' manasında bir bakış atıyor. "Dersimiz bitmiştir çocuklar. Ah, bir de unutmayın. Vr hareket sistemi sağlayan kıyafetleriniz ile sanal gözlüklerinizi çıkardıktan sonra dinlenmeyi ve hareket etmeyi unutmayın sakın. Ve ödevlerinizi yapmayı da unutmazsanız iyi edersiniz."
Öğrenciler hep birlikte "Anlaşıldı öğretmenim!" diyerek kendilerini yinelerken hepsi daha fazla vakit kaybetmeden külliyede, daha doğrusu sanal sınıftan, ayrılmaya başladı.
Tüm öğrencilerinin sanal sınıf ortamından ayrıldığına emin olan öğretmen de onlara katılmış ve son katılımcı olarak odadan çıkışını yapmıştı...
Herkes, Han'ı ve eşini yanlarında oğluyla başbaşa bırakıp, dersin bitmesiyle biraz eğlence için ayrılmışlardı oradan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Moğol Hikayesi- Hülagü Han {Tamamlandı}
Science Fiction(bxb) Eceli gelmeden ölmek nedir bilir misiniz? Hayatın yavaş yavaş anlamını yitirmesi ve yaşadığımız olayları o veya bu sınıfına koyamayıp yaşarken ölü konumuna düşmek? İşte bu sessiz sedasız intihar etmektir. Çok iyi hatırlarım babam başkalarına...